16 Mayıs 2011 Pazartesi

KARADENİZ




Karadeniz(Lazca: Uça zoğa ), güneydoğu Avrupa ile Anadolu yarımadası arasında yeralan kuzeyinde Ukrayna, kuzeydoğusunda Rusya, doğuda Abhazya ve Gürcistan; güneyde Türkiye ve batıda Romanya ve Bulgaristanla çevrili, Atlantik Okyanusu'na Akdeniz, Ege Denizi ve Marmara Denizi aracılığıyla bağlanan bir iç denizdir. İstanbul boğazı vasıtasıyla Marmara, Kerç boğazı Azak Denizi'ne bağlanmaktdır.
Karadeniz, 8 bin 350 kilometre kıyı şeridine sahip, 461.000 km² alan kaplayan (Azak Denizi dahil, Marmara hariç), en geniş yeri doğudan batıya 1.175 km, en derin noktası 2.210 m olan, Marmara Denizi vasıtasıyla Ege Denizi’ne bağlanan, batıdan doğuya böbrek formunda bir denizdir. Karadeniz üzerinde bulunan önemli liman kentleri Köstence (kent nüfusu 401,613), Mangalia, Burgaz, Varna (kent nüfusu 357,752), Odessa, Sivastopol, Yalta, Kerç, Novorosiysk (kent nüfusu 281,400), Soçi, Suhumi, Poti, Batum, Trabzon, Samsun, Ordu (kent nüfusu 435,000),Giresun(Kent Nüfusu 100,000) ve Zonguldak'tır.

 Genel Özellikler Tuzluluk oranı %1,8 dolayındadır. M.Ö. 6'ıncı binyıla dek bir tatlı su gölü olan Karadeniz, bu tarihten sonra tuzlu bir denize dönüşmüştür. Amerikalı deniz jeologları William Ryan ve Walter Pitman Buz Çağı'nın ertesinde Akdeniz'in sularının 150 metre daha alçak olan Karadeniz'e boğaziçi setini yıkarak birden bire dolarak Karadeniz Tufanı adı verilen sel baskınına sebep olduğunu bu olayın Nuh Tufanı efsanesininde kaynağı olduğunu iddia etmiştir. Okyanusbilimci Robert Ballard'ın Sinop açıklarında yaptığı çalışmalarda bulunanlar bu tezi doğrulamışsa da çeşitli bilim adamları alternatif görüşler öne sürmüştür. Karadeniz sürekli bir su buharı ve ısı kaynağıdır, suları fazla donmaz. Karadeniz kıyılarının uzunluğu 1600 km civarındadır. Dağlar kıyıya paralel uzandığından fazla girintili çıkıntılı değildir.
Büyük beş ırmak Karadeniz'e dökülür: Dinyeper, Dinyester, Don Irmağı, Kuban Irmağı, bütün doğu ve orta Avrupa’yı kapsayan Tuna. Tuna tek başına her yıl 203 kilometre küp tatlı suyu Karadeniz’e taşır. Bu miktar Kuzey Denizi’ne akan bütün tatlı sulardan fazladır. Türkiye'den ise belli başlı dört ırmak Karadeniz'de sonlanır: Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh (sonuncusunun büyük bölümü Türkiye'de olmasına karşın Gürcistan'da Batum'dan denize dökülür). Bu denize dökülen Avrupa ve Asya akarsularıyla birlikte Karadeniz havzasının alanı denizin kendisinden 5 kat daha geniştir ve yaklaşık 2.2 milyon km2'dir. Alaettin bahçekapılı. Karadeniz ve Çevre tuzluluk oranı oldukça fazladır.
Karadeniz'in flora ve faunası evsel ve endüstriyel kirlenme nedeniyle her geçen gün fakirleşmektedir. Irmaklardan gelen organik madde miktarı deniz suyundaki bakterilerin normalde ayrışabileceğinden daha fazla olduğundan, bakteriler deniz suyunda normalde bulunan çözünmüş oksijen yerine deniz suyunun bir bileşeni olan sülfür iyonlarından oksijeni temin ederler. Bu işlemin sonucunda ortaya son derece zehirli hidrojen sülfür (H2S) gazı çıkar ve 200 metrenin altında yaşamı engeller. Karadeniz dünyanın en büyük hidrojen sülfür rezervidir. 150-200 metre arasında değişen derinliklerin altında yaşam yoktur. Suda oksijen bulunmaz ve H2S yüklüdür. Hidrojen Sülfür bulunduğu yerdeki tüm eko sistemi öldürür, sahil balıkçılığını yok eder ve eğer yüzeye çıkarsa gemilerin altını yarattığı kimyasal bileşimle siyah renge boyar. Özellikle Tuna Nehri tüm Orta ve Doğu Avrupa ile Balkanlar'ın endüstri ve evsel atık sularının boşaltıldığı bir yüzeysel su olup, doğal yaşam için ölümcül miktarda organik ve inorganik maddeyi Karadeniz'e getirmekte kirlilik oradan Boğazlar yoluyla da Marmara Denizi'ne taşınmaktadır. 1980'lerin ortasında bir geminin balast suyu ile Karadeniz'e gelen ve orijini Doğu Amerika kıyıları olan Mnemiopsis leiydi (Taraklı deniz anası) adlı canlı türünün doğal düşmanı olmadığı için Karadeniz'i istila etmiş, balık larvalarının temel besinleri olan zooplanktonları ve bizzat balık larvalarını yiyerek balık sayısında önemli oranda düşme yaşanmasına sebep olmuştur.
Samsun-Sarp Sınır Kapısı arasında 542 kilometrelik mesafede inşa edilen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yatırımlarından birisi olarak gösterilen Karadeniz Sahil Yolu inşası sırasında sahil boyunca yapılan dolguların deniz canlılarına zarar verdiği çok sayıda bilim adamınca iddia edilmiş ve yolun yapımı bitmiş olmasına karşın, inşaası ve sonuçları kamuoyunda hararetli tartışmalara sebep olmuştur.
 Doğal yaşam et çeşitliliği açısından zengin olmayan denizde açık sularda, yunus ve domuz balığı kolonilerinin yanısıra arasında kıyılara dek vuran palamut ve hamsi sürülerine rastlanmaktadır. Bununla birlikte ekolojik sorunlar yüzünden günümüzde uskumru balığı kaybolmuş, palamut ve lüfer miktarı azalmış hamsi ise soyunu korumuştur. Çünkü o sadece Karadeniz'özgüdür. Pisi, dere pisisi, kalkan balıklarının ve çaça azalmış, kofana, torik, çinekop cinsleri tükenmiştir. Dünyanın en lezzetli balığı hamsinin stoğu, boyu ve ağırlığı azalmış, havyarı için avlanan ve nehir ağızlarında yaşayan Mersin balığının, kirlilik ve aşırı avlanma sonucu nesli tükenmiştir.







ÇİN DENİZİ





Çin Denizi, Asya'nın güneydoğu kıyıları ile Büyük Okyanus'un batı kesiminde yer alan adalar arasındadır. Çin kıyıları boyunca ku­zeyden güneye doğru uzanan üç bölümden oluşur:
1.Sarı Deniz veya Kuzey Çin Denizi
2.Doğu Çin Denizi
3.Güney Çin Denizi
Sarı Deniz adını, rüzgârla­rın ya da Kuzey Çin'den gelen ırmakların taşıdığı sarı renkli ince toz taneleri ve çamurlarla sarıya dönüşen suyunun renginden al­mıştır.
Güney Çin Denizi'nin kuzeybatı ve batı­sında Asya kıtası, güneyinde Borneo ve Ma-lakka Yarımadası, doğusunda ve kuzeydoğu­sunda Filipinler ve Tayvan vardır. Ortalama derinliği 1.140 metreyi bulur.
Çin Denizi'nin sularının sığ ve çamurlu olmasına karşın, Japon, Çinli ve Koreli balık­çılar için oldukça zengin bir avlanma bölge­sidir.
Çin'in engebeli kıyıları boyunca uzanan koylar gemiler için elverişli limanlar oluştu­rur. Şanghay Doğu Çin Denizi'nin, Kanton ve Hong Kong da Güney Çin Denizi'nin başlıca limanlarıdır. Güneydeki limanlar ile Tayvan, Filipinler ve Doğu Hint Adaları arasında yüzyıllardan beri süren yoğun bir ticaret ilişkisi vardır. Çin, Tayvan, Japonya ve Kore' de balıkçılık önemli bir sanayi koludur. Balık­çıların kullandığı küçük yelkenliler hantal görünüşlerine karşın denizcilik için çok elve­rişli teknelerdir. Çin Denizi'nde en çok bulu­nan deniz hayvanları sardalye, uskumru, orki­nos (tonbalığı) ve karidestir.





Çin Denizi önemli deniz yollarının kesişti­ği bir bölgedir. Doğu Çin Denizi ise, Güney Çin Denizi, Japonya ve Büyük Okyanus'un kuzeyi arasında başlıca ulaşım yoludur. Geç­mişte korsan gemileri denizciler için büyük bir tehlike oluşturuyordu. Günümüzde ise şiddetli kasırgalar yalnızca gemilere zarar vermekle kalmayıp su baskınlarına neden olarak köyleri yıkıma uğratmaktadır

KARAYİP DENİZİ




Karayip Denizi, Antil Denizi olarak da bilinir, Atlas Okyanusu'nun alt havzası. Batı Yarıküre'de, Ekvator çizgisinin kuzeyinde yer alır. Güney Amerika'nın kuzey, Orta Amerika'nın doğu kıyıları ile Meksika kıyılarının bir bölümü boyunca uzanır. Karayip Denizi, kapladığı yaklaşık 2,640,000 km²'lik alan ile dünyanın en geniş tuzlu su denizlerinden biridir.
Güneyinde Venezuela, Kolombiya ve Panama kıyıları; batısında Kosta Rika, Nikaragua, Honduras, Guatemala, Belize ve Meksika'nın Yucatán Yarımadası; kuzeyinde Büyük Antiller (Küba, Hispaniola, Jamaika ve Porto Riko adaları), doğusunda Küçük Antiller zinciri (kuzeydoğudaki Virgin Adalarından, Güneydoğuda, Venezuela açıklarındaki Trinidad'a kadar uzanan yay) bulunur. Yucatán Boğazı ile kuzeyindeki Meksika Körfezine bağlanır. Bilinen en derin yeri (7,685 m) Küba ile Jamaika arasındaki Cayman Çukurudur (Bartlett Derinliği). Karayip kıyıları birçok koy ve körfeze sahiptir; Honduras Körfezi, Venezuela Körfezi, Gonâve Körfezi ve Darien Körfezi bunlardan en önemlileridir.





 Karayip Denizinin jeolojik yaşı kesin olarak bilinmemektedir. Paleozoyik (Birinci) Zamanda (yaklaşık 570 milyon ile 225 milyon yıl önce) Orta Amerika Denizinin bir parçası olarak Akdeniz ile bağlantılı olduğu, Atlas Okyanusunun oluşumu sırasında Akdeniz'den ayrıldığı sanılmaktadır.
Karayip Denizi, birbirinden denizaltı sırtları ve yükseltileri ile ayrılmış, oval biçimli beş sualtı havzasına bölünmüştür. Bunlar Yucatán, Cayman, Kolombiya, Venezuela ve Grenada havzalarıdır. Yüzeyaltı suyu Karayip Denizine iki eşikten girer. Anegada Boğazı, Virgin Adaları ile Küçük Antiller arasında, Rüzgarüstü Boğazı ise Küba ile Hispaniola arasında yer alır. Anegada Boğazının eşik derinliği 1,950-2,350 m, Rüzgarüstü Boğazınınki ise 1,600-1,625 m arasındadır.
 İklimKarayip Denizi kıyılarında ve Antil adalarında, genellikle tropikal iklim hüküm sürerse de dağların yüksekliğine, su akıntılarına ve alize rüzgarlarına bağlı olarak iklim önemli yerel farklılıklar gösterir. Yıllık yağış ortalaması Dominika'nın kimi bölümlerinde 8,890 mm'ye kadar yükselirken, Venezuela açıklarındaki Bonaire Adasında 250 mm'ye kadar düşer. Karayip Denizinin kuzey kesimlerinde ve Meksika Körfezinde, saatteki hızı 120 km'yi aşan mevsimlik kasırgalar sık görülür. 1963'teki Flora Kasırgası, Karayip Denizi bölgelerinde 7 bin kişinin ölümüne ve 528 milyon dolarlık hasara yol açmıştır. Bu kasırgalar, bölgede tarım üretiminin bazen büyük düşüşler göstermesinin temel nedenlerinden biridir.
 Ekoloji ve fauna [değiştir]
Mercan resifi, Saint Lucia.Derin su canlıları Karayip Denizinin bütün kesimlerinde oldukça benzer bir dağılım gösterir. Sualtı yaşamı, birçok balık türünü ve deniz canlısını barındıran mercan resifleri çevresinde toplanmıştır. Çeşitli deniz kaplumbağası türleri, manati ve folyabalığı en dikkat çeken deniz hayvanları arasındadır. Dikenli ıstakoz, Antil denizinin her yerinde görülür. Orkinos ve özellikle Yucatán çevresinde bulunan sardalye, Karayip Denizindeki önemli ticari balık türleridir.
Karayip Denizinde yer alan kara parçalarında genellikle tropikal bitki örtüsü egemendir; ama topografyaya, iklime, nem oranına ve toprak özelliklerine bağlı olarak bitki örtüsü yöreden yöreye değişir. Kıyı yakınlarında, lagünlerin ve haliçlerin çevresinde kızıl ve kara mangrovların oluşturduğu sık ormanlar vardır. Kıyı kumsallarında en çok görülen bitki hindistancevizi ağacıdır. Kurak kesimlerin baskın bitki örtüsü kaktüsler ve etli bitkilerdir. Küba, Jamaika, Porto Riko gibi, yükseltinin elverişli olduğu adalarda yer yer yağmur ormanlarına rastlanır.
 Ekonomi ve turizm [değiştir]Turizm giderek önem kazanmaktadır. Bölge, sıcak iklimi ve dinlence olanakları ile dünyanın önde gelen kış sayfiyelerinden biri olmuştur. Özellikle Kuzey Amerika, Avrupa ve Brezilya'dan turist çeker. Panama Kanalı yoluyla Atlas Okyanusu-Büyük Okyanus ulaşımını sağlayan gemilerin tümü, Karayip Denizinden geçer.
Bölge maden kaynakları açısından oldukça zengindir. Jamaika, Dominik Cumhuriyeti ve Haiti, dünya boksit üretiminin beşte birini karşılar. Nikaragua ve Kolombiya'da altın, Honduras'da gümüş ve antimon, Küba'da manganez çıkarılır.

AKDENİZ




İngilizcede Mediterranean Sea denilir. Bu da Latincedeki Mediterraneustan (Medi: Orta + terra: Toprak, yer) gelmektedir. Yunancada Mesogeios denir. Arapçadaki karşılığı البحر الأبيض المتوسط (El Bahre-l Ebyedu'l-Mutavassit) “'ortada yer alan beyaz deniz'” anlamındadır. Farsçada Akdeniz için kullanılan Bahr-i Sefid ismi Osmanlı dönemi haritalarında da gözükmektedir. Romalılar da Mare Nostrum derler ki bu da Bizim Deniz anlamına geliyordu.
“Akdeniz” isminin kaynağıyla ilgili inanılan iddialardan bir diğeri de eski Türklerde “mavi” rengin doğunun, “ak” rengin batının, “kırmızı” rengin güneyin ve “kara” rengin kuzeyin sembolü olarak kullanılmış olmasıdır. Bu iddiaya göre Akdeniz adlandırmasını ortaya koyan dil bilincinde Ege ve Akdeniz'i tek bir deniz olarak gören yaklaşım vardır. Bu yaklaşıma göre Türkiye'nin kuzeyindeki denize Karadeniz adının verilmesinin sebebi de budur.

Denizanası Akdeniz'de sık rastlanılan bir hayvandır. Coğrafya [değiştir]Dünyanın en büyük iç denizidir. Derin bir denizdir ve derinliği 4000 metreyi geçen birçok çukura sahiptir. Doğu Akdeniz Havzası, Batı Akdeniz Havzası'ndan daha derindir. Özellikle Doğu Akdeniz olmak üzere tuzluluk oranı yüksektir. Kıbrıs ile Mısır arasındaki kısımda tuzluluk oranı binde 39'a ulaşır.

ARKTİK OKYANUSU



Kuzey Buz Denizi ya da Kuzey Buz Okyanusu ya da Arktik Okyanusu; Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'nın kuzeylerinde yer alan, Kuzey Kutbu'nu kapsayan, buzlarla kaplı bir okyanustur. Uluslararası Hidrografi Örgütü (IHO) tarafından okyanus olarak kabul edilmektedir (Arctic Ocean). Yüzölçümü 14.090.000 km² olan devasa bir alandır. Diğer okyanuslara göre sığ olup, en derin noktası 5.449 m, ortalama derinlik 1.038 m'dir. Rusya, ABD, Kanada, Grönland, Norveç ile kıyıları vardır.
Arktik Okyanusu için farklı isimler de kullanılabilmektedir:
Türkiye'de az karşılaşılan kullanım, Arktik Okyanusudur.
Fransızca metinlerde ya da şekillerde, "océan glacial Arctique" (Arktik buz/buzul okyanusu) şeklindeki kullanıma rastlanabilir.



HİNT OKYANUSU


 Hint Okyanusu, kuzeyde Asya, Batıda Afrika ve Arabistan Yarımadası, doğuda Malezya Yarımadası, Sunda Adaları ve Okyanusya tarafından çevrilen, dünyanın üçüncü büyük okyanusudur. Agulhas Burnu'nun güneyinde 20° Doğu boylamının geçtiği yerde Atlas Okyanusu'ndan; 147° Doğu boylamının geçtiği yerde de Pasifik Okyanusu'ndan ayrılır. En kuzeyde Basra Körfezi'nde, 30° enlemine kadar uzanır.Dünya sularının %20'sini kapsar. Afrika'dan Avustralya'ya kadar okyanusun genişliği 10.000 kilometre kadardır. Bu alanda yaklaşık olarak 73.566.000 km² yer kaplar. Hacminin yaklaşık olarak 292.131.000 km³ olduğu tahmin edilmektedir.
Okyanus içerisindeki ada ülkeler Madagaskar, Komor Adaları, Seyşeller, Maldivler, Mauritius, Sri Lanka ve Endonezya'dır. Asya ve Afrika arasında önemli bir geçiş yolu niteliğinde olması nedeniyle ülkeler arasında anlaşmazlıklar çıkmaktadır. Bağlantı bölgesi Hindistan'ın kuzeyinde kıta sahanlığından çıkarak güneye doğru ilerleyen bir sap ve iki koldan oluşan ters bir Y şeklindeki Orta Hint Okyanusu Sırtı'dır. Doğu, batı ve güney havzaları bu sırtlar yüzünden bir kez daha bölünmüştür. Kıta sahanlığı ortalama olarak 200 km genişliğe kadar uzanır. Bunun yanı sıra Avustralya'nın batı kıyılarında 1000 km'ye kadar çıkmaktadır. Ortalama derinlik 3.890 metredir. En derin nokta Java çukurunda deniz seviyesinin yaklaşık 7.450 m altındadır. 50° güney enleminin kuzey bölümü %86 oranında pelajit çökeltilerle; diğer %14'lük bölüm ise toprak tortularıyla kaplanmıştır. Bu enlemin altında kalan bölgeler ise daha çok buzul alanlardır. IHO (International Hydrographic Organisation) 2000'de aldığı bir kararla Hint Okyanusu'nun bir bölümünde beşinci bir okyanusun daha sınırlarını belirledi. Bu yeni okyanus Antarktika kıyılarından 60° güney enlemine kadar uzanıyor. (Bkz. Güney Okyanusu)
Hint Okyanusu'ndaki önemli geçiş noktaları ve boğazlardan bazıları Babü'l Mendep, Hürmüz Boğazı, Malakka Boğazı, Süveyş Kanalı'nın güney girişi ve Sunda Boğazı'dır. Andaman Denizi, Umman Denizi, Bengal Körfezi, Büyük Avustralya Körfezi, Aden Körfezi, Mozambik Kanalı, Kızıldeniz okyanusun diğer bölümlerindendir.
 İklim [değiştir]Kuzey kesimlerde iklime muson rüzgâr sistemleri etki etmektedir. Ekimden nisana kadar güçlü kuzeydoğu rüzgârları eser; mayıs-ekim ayları arasında ise güney ve batı rüzgârları hüküm sürer. Bu rüzgârlar Umman Denizi'nden Hindistan alt kıtasına şiddetli muson yağmurları getirirler. Güney Yarımküre'de rüzgârlar genellikle daha yumuşaktır ama Mauritius yakınlarında şiddetli yaz fırtınaları yaşanabilir. Muson rüzgârlarının yönü değiştiğinde ise kasırgalar Arap Denizi ve Bengal Körfezi'nin kıyılarını vurmaktadır.
Okyanus akıntıları genel olarak musonlar tarafınndan kontrol edilir. Biri Kuzey Yarımküre'de saat yönünde, diğeri ise ekvatorun güneyinde saat yönünün tersi yönde olmak üzere iki büyük dairesel akıntı hakim akış şeklini belirler. Kış musonları etkisini gösterdiği sırada kuzey akıntılarını da tersine döndürür. Derin sulardaki dolaşım ise Atlantik, Kızıldeniz ve Antartika'dan gelen akıntıların kontrolündedir. 20° güney enleminin kuzey bölgelerinde deniz suyu sıcaklığı minimum 22 °C değerlerindedir. Doğu bölgelerde bu 28 °C'ye kadar çıkmaktadır. 40°güney enleminin güneyinde ise sıcaklık çok hızlı bir şekilde düşer.
Suyun tuzluluk oranı 1000'de 32 ila 37 arasında değişmaktedir. Tuzluluk oranı en yüksek olan yerler Arap Denizi ile Güney Afrika ve Güneybatı Avustralya arasındaki bölgelerdir.
45° Güney enleminden sonra su yüzeyinde irili ufaklı buz kütleleri ve buz dağları görülmeye başlanır. 60° Güney enleminin güneyindeki bölgelerde ise yıl boyunca bu kütlelere rastlanabilir.



ATLAS OKYANUSU




Atlas Okyanusu veya Atlantik, Büyük Okyanus'tan sonraki en büyük ikinci okyanustur. Bir zamanlar tek parça olan ana kıtanın bölünmesiyle oluşmuş olup, Avrupa ve Afrika'yı Amerika Kıtası'ndan ayırır. Yan denizleri ile birlikte (Akdeniz, Kuzey Denizi ve Baltık Denizi) alana sahip olup, yeryüzünün beşte bir alanını kaplar.

Puslu bir yaz gününde Kuzey ve Güney Karolina sınırında Kuzey Amerika'nın doğu kıyılarından Atlas Okyanusunun görünüşü3314 metre ortalama derinliği bulunan okyanusun en derin noktası Porto Riko Çukuru dur. Ayrıca dünyanın en uzun okyanus sıradağı olan Orta Atlas Sırtı bu okyanusta bulunur. 106,400,000 kilometre kare alana sahip olup, yeryüzünün beşte bir alanını kaplar.



BÜYÜK OKYANUS



Büyük Okyanus veya Pasifik Okyanusu, Amerika, Asya ve Okyanusya kıtaları arasında ve dünyanın en büyük okyanusu. Pasifik ismini İspanya krallığı adına Dünya'yı dolaşan Portekizli denizci Ferdinand Magellan vermiştir. Magellan, günler süren zorlu ve fırtınalı şartlar altında adını verdiği Macellan Boğazı'ndan geçip bu okyanusa açıldığında, fırtınaların dinmesinden ve kendisini sakin suların karşılamasından dolayı Portekizcede "sakin" anlamına gelen "Pasifico" kelimesinden yola çıkarak bu ismi vermiştir. 179.7 milyon km² yüzölçümüne sahiptir. Neredeyse Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu'nun toplamı kadar yüzölçümü vardır. En derin yeri 11.034 m ile Mariana Çukuru olup burası aynı zamanda Dünya'daki en derin noktadır. En kalabalık ada Tahiti'dir. Ayrıca Dünya'daki depremlerin %90'ı ve büyük depremlerin ise %80'i pasifik bölgesinde meydana gelmektedir.Bunun nedeni Büyük Okyanusun çok derin olmasıdır.
708.000.000 km³ su hacmi vardır ve kapladığı alan Dünya'daki toplam karaların alanından biraz daha büyüktür. Okyanusun 3.000-3.500 m'den derin her yerinde sıcaklık 2 °C derecenin altındadır.
Üzerinde irili ufaklı yaklaşık 20000 ada bulunmaktadır. Buna rağmen toplam yüz ölçümünün sadece %1 kadarı karadır.
Japonya, Endonezya ve Yeni Gine gibi volkanik adalarla çevrilmiştir. Bu adalara "ateş kemeri" adı verilir.

PALANDÖKEN DAĞI

Palandöken Dağı, Erzurum'da bulunan, 3271 metre rakımlı, tektonik bir dağdır. Sadece Palandöken'e özgü bir çiçek olan Palandökenensis Mayıs ayında bulunabilmektedir. Başköy mevkiinde bir kayak merkezi bulunur.
Erzurum şehrinin 10 km kadar güneyinde bulunan zirvesiyle çevrenin en yüksek noktasıdır. Erzurum şehir merkezinin 1950 metreyi bulan yüksekliğinden ve kütle olarak bir sıradağ olmasından dolayı ülkemizin 3000 metrenin üzerindeki diğer dağları gibi heybetli görünmez. Ancak mitolojide bilhassa da Anadolu'da ki birçok efsânede ismi geçer.
Palandöken, kış mevsiminde kuzey yamacında barındırdığı kar miktarı, kalitesi ve Türkiye'nin en uzun pistine sahip olan kayak merkezi ile en gözde kayak merkezi unvanına sahiptir. Dağın ismi hakkında pek çok rivayet vardır. Bunlardan en kabul göreni, pala deviren, dayandırmayan anlamında paladöken isminin zaman içinde Palandöken'e dönüşmesiyle meydana gelmiş olanıdır.
Teknik tırmanış açısından herhangi bir zorluğa sahip olmamasına rağmen kış mevsiminde diğer 3000'liklerde de olduğu gibi her türlü olasılık göz önünde bulundurularak, o şekilde teknik malzeme ile tırmanılmalıdır. Dağın bazı dik parkurları, yöresel olarak kışların aşırı sert geçmesinden dolayı tehlikeli olabilir. Erzurum şehir merkezinden 3271 m'lik zirveye giden en iyi ve en rahat yol kayak merkezinden geçer.




Erzurum şehir merkezine yaklaşık 4 km uzaklıkta olan 2100 m râkımdaki oteller mevkiinde her türlü ihtiyaç giderilebilecek imkânlar bulunmaktadır. Güvenlik açısından jandarma 24 saat görev yapmaktadır. Kamp için de bu mevkii idealdir. Devam eden karayolu ile daha yukarıda bulunan oteller mevkiine ulaşılır. Burası ise 2450 m yüksekliktedir ve bu seviyeden sonra telesiyej hattı tâkip edilerek sırt üzerinden zirveye ulaşılır. Diğer yol ise dağın güney yamacında bulunan Başköy köyünden zirveye ulaşılan yoldur. Bu rota da teknik bir tırmanış zorluğu içermez.
Palandöken Dağları'nın en yüksek noktası Büyükejder Tepesi olarak isimlendirilir. Burada, iletişim vericileri ve özel bir işletmeye ait kafeterya bulunmaktadır ve kayak sezonunda telesiyej vâsıtasıyla da zirveye ulaşılabilmektedir. Zirveden inen hat üzerinde, 2500 metre irtifâda Ejder Lifti'nin bitiminde de özel bir kafeterya bulunmaktadır.
Bunun yanında Palandöken Dağı ve Erzurum'da oluşturulan birçok tesis ve kayak merkeziyle 2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları'na ev sahipliği yapmıştır.


CUDİ DAĞI




Cudi Dağı, Güneydoğu Anadolu'da, Şırnak ve Silopi ilçe merkezleri arasında yer alan 2.114 m'lik yüksekliğe sahip dağ.
 İslam'da Cudi Dağı İslamî inanışlara göre, Tufan'dan sonra Nuh'un Gemisi bu dağın üzerine oturmuştur. Sözü geçen geminin Ağrı'da bulunduğu konusunda söylentiler vardır. Austen Henry Layard ve L. King, bu dağın dolaylarında çivi yazısıyla hazırlanmış Asur yazıtlarına rastladılar.
Kur'an'da geminin Cudi dağına oturduğu söylenmektedir. Hud Sûresi'nde "Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu" denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî'ye oturdu ve "Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun!" denildi. şeklinde anlatılır.
Kur'an tefsirlerinde Cudi'nin Musul'a yakın bir yerde olduğundan bahsedilir. Bahsedilen dağ, bugün Cizre sınırları içinde bulunan dağ, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti'nin Şırnak ili sınırları içine düşmektedir. Şırnak ismi, "Şehr-i Nuh" anlamında çok eski bir isimdir. Cudi Dağı'nın eteğinde ismi "seksenler" anlamına gelen Heştan Köyü bulunmaktadır. Heştan köyünün Nuh tarafından kurulduğuna inanılır, ve köyün ismi Nuh'un Gemisi'nde bulunduğuna inanılan seksen kişiye atfen böyle anılmaktadır.



MURAT DAĞI



Murat Dağı, Kütahya ve Uşak illerinin en yüksek dağıdır. Uşak ve Kütahya illerinin doğal sınrını oluşturur.
Uşak (merkez) ve Banaz ilçesinin kuzeyini kaplar. 2.312 metrelik zirvesiyle Ege bölgesinin yüksek dağlarından biridir. Uşak'ın sınırları içine de uzanan Murat Dağı'nın il sınırları içinde yükseltisi 1500-2000 metreye varan bir çok tepe ve yaylaları vardır. Bu tepe ve yaylalar engin çam ormanları ve otlaklarla kaplıdır. Ayrıca Gediz Belediyesi himayesinde 2 adet kaplıca hamamı ve değişik yaylalarda villa tipi evleri mevcuttur.



NUR DAĞLARI




Nur Dağları ya da Amanos Dağları (halk arasında Gavur Dağları olarak da bilinir), Toros Dağları sisteminin en güneyindeki bölümünü oluşturan dağlardır.
Kuzeyden güneye doğru uzanarak Asi Nehri'nin Akdeniz'e döküldüğü Samandağ deltasında sona erer. Bittiği noktanın karşısında Suriye sınırındaki gösterişli Keldağ vardır. Sıradağların büyük bir kısmı Hatay'da olup Amik Ovası ile Akdeniz'i birbirinden ayırır. Sıradağların en yüksek noktası Hatay'ın Hassa ilçesindeki Mığır Tepesi'dir (Bozdağ). Bu noktada yükseklik 2262 m'dir.


ERCİYES DAĞI



Erciyes Dağı, 3.917 m. yüksekliği, bulutları delen zirvesi, tepesinden eksik olmayan karı ve insana ilahî duygular veren azametiyle, Kayseri’nin sembolüdür.
Sönmüş bir “küme volkan” olan dağdaki volkanik patlamaların 30 milyon yıl önce başladığı, Erciyes'ten çıkan küllerin rüzgârla kilometrelerce uzaklara taşınarak,
Kayseri İç Anadolu Bölgesi'nin orta Kızılırmak bölümünde, Erciyes Dağının eteklerinde modern bir il. Kuzey ve kuzeybatıda Yozgat, Kuzey ve kuzeydoğuda Sivas, doğuda Kahramanmaraş, güneyde Adana, güneybatıda Niğde, batıda ise Nevşehir illeriyle çevrilidir. 34°56' ve 36°59' doğu boylamları ile 37° 45' ve 38° 18' kuzey enlemleri arasında yer alır.
Kapadokya bölgesindeki peri bacalarını oluşturduğu düşünülmektedir. Yüksek kısımları her mevsim karla kaplı olan Erciyes’in kuzeyinde bir kilometre uzunluğunda dağ buzulu vardır. Ayrıca dağın doruğunda bulunan, Bizans rahiplerinin inzivaya çekildiği mağaralar, kötü hava şartlarında dağcılar için sığınak olmaktadır.
Dağcılık ve kış sporlarında Türkiye’nin belli başlı merkezlerinden olan Erciyes, Kayseri’nin 30 km. güneyinde yer alır. Erciyes kayak pisti dünyanın en iyi kayak pistlerindendir.
Konumu
Enlem: 38° 52′ 0″ Kuzey
Boylam: 35° 58′ 0″ Doğu
Genel özellikleri
Türkiye’nin en yüksek dağlarından olan Erciyes, Kayseri İli ’nin güneybatısında tek kütle olarak yükselir. Erciyes’in doruğu genel görünümü ile bir kubbeyi andırır. Sel yatakları ile derin biçimde yarılmış, yer yer üst üste kubbelerden ve sırtlardan oluşmuş doruklarında, kabaca doğu-batı doğrultulu bir sağrı uzanmakta ve bu sağrı üzerinde iki tepe bulunmaktadır. Bunlardan biri olan 3917 m. yükseklikteki Büyük Erciyes, aynı zamanda dağın doruğunu oluşturur. İkinci tepeyse bunun batısında yer alan Safrakaya tepesi ya da Küçük Erciyes ’tir (2700 m.).
Tepeleri
Erciyes Dağı’nın kuzey yamaçlarında, yükseklikleri 2200 m. ile 2700 m. arasında değişen birçok volkan tepesi sıralanmıştır. Bunların başlıcaları
Belaşma, Yılbat, Karasığır, Lifos,
Kepez ve
.Kefelik tepeleridir. Yine dağın bu kesimlerinde, lav akıntılarıyla oluşmuş kaya yığıntı alanları vardır. Sözkonusu yığıntılar, Peri kartını ve Selim kartını adıyla anılır. Erciyes dağı kütlesinin doğusunda, yükseklikleri 1200-1700 m. arasında değişen başka volkan tepeleri yayılmıştır. Çarıktepe, Arkatepe, Un tepesi, Büyük Kızıltepe, Küçük Kızıltepe gibi kabartıların yer aldığı bu bölgede, asıl kütleden görece ayrı iki volkanik dağ daha vardır. Bunlar Ali Dağı (1871 m.) ve Yılanlıdağ’dır (1640 m.). Dağın güney ve batı yamaçlarında da Üçtepe, Evliya Dağı, Uçukdağ, Kırmızıtepe, Göktepe, Bozdağ, At Tepesi, Şeyharslan, Beşparmak, Karasivri, Karnıyarık gibi kartınlar ve tepeler sıralanmıştır. Erciyes Dağı’nın doğusunda yer alan ve dağdan Tekir Yaylası ile ayrılan Koç Dağı ise 2700 m. yüksekliktedir.
Volkanik özelliği
Erciyes, III. Zaman ortalarından başlayarak çeşitli dönemlerde etkinlik gösteren, lav ve tüf püskürten eski bir yanardağdır. Bu özelliği ile türlü yaştaki volkanlardan oluşmuş bir küme volkan olarak nitelendirilmektedir. Toros orojenez kuşağı ile İç Anadolu masifleri arasındaki alanda, püskürmelerle ortaya çıkan kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu dağların en önemlisi olan Erciyes, özellikle pontiyen, pliyosen ve pleistosendeki yanardağ püskürmeleri sonucu bir stratovolkan (tabakalı volkan) olarak yükselmiştir. Erciyes Dağı’nda bugünkü ana volkan konisi, bazaltlı lavlarla oluşan eski volkan temelinin, daha sonra kıvamlı andezit lavlarının püskürmesi sırasında iç basınç sonucu parçalanmasıyla açılan çukurda oluşmuştur. Ana doruğun doğusunda dağı bir yay biçiminde çeviren Koç Dağı’nın eski volkanın kalıntısı olduğu sanılmaktadır. Bu arada dağın püskürmeleri sırasında ortaya çıkan lav, tüf, dışık (cüruf) ve lapiller (yanardağ çakılı) yaklaşık 100 km. uzaklığa yayılmış ve bu volkanik malzemeler, Erciyes Dağı’nın çevresindeki tepe ve platoların buğünkü yapısını belirlemiştir.
Buzullar
Erciyes Dağı üzerinde IV. Zaman’da oluşan buzullar aşındırma yoluyla dağın yüksek kesiminde geniş ve derin sirkler (buz yalakları) ortaya çıkarmıştır. Dağda, 3000-3500 m. arası yükselti kuşağında yer alan bu sekiz buz yalağından birinin geniş bölümünde bir buzul bulunmaktadır. Boyu 700 m., eni yaklaşık 200 m. olan buzulun kalınlığı 20 ile 50 m. arasında değişmektedir.
Bu buzul devrinden sonra da Erciyes’te yeniden yanmalar belirmiş, bu dönemdeki püskürmeler sınırlı ve daha küçük ölçüde olmuştur. Dağın kenarlarındaki yarıklardan, çoğu kiremit renkli cüruflar püskürmüş, böylece Büyük Kızıltepe, Küçük Kızıltepe gibi nispeten ufak çapta koniler oluşmuştur. Böyle küçük püskürmeler günümüzden 2000 yıl öncesine kadar görülmüş olmalı ki, miladın başlarında coğrafyacı Strabo, Kayseri şehri yakınındaki ateş çukurlarından geceleyin fışkırdığı görülen alevlerden söz etmiştir. Bu, Erciyes’in son faaliyeti olmuştur. Günümüzde Erciyes, sönmüş genç volkan dağı olarak, 3916 m. yüksekliği, heybetli görünüşü, 1100 km2'yi geçen alanı, çevresine canlılık veren varlığı ile bölgenin tabiat zenginliğidir.
Doğal bitki örtüsü
Erciyes’in yer aldığı bölgenin doğal bitki örtüsü bozkırdır. Ancak, kimi kesimlerde yer yer çalılıklar ve nemli yerlerde meyve, kavak ve söğüt ağaçları da görülmektedir. 1500-1600 m'ye dek çıkan bozkır bitki örtüsü, yerini daha sonra 2500 m'ye ulaşabilen dağ bitkilerine bırakır. Sonraki yüksekliklerde ise yüksek dağ bitkileri yer alır.
Erciyes Dağı çevresi, eski dönemlerden beri önemli bir yerleşme merkezi olmuştur. Günümüzde Kayseri şehri dağın eteğine yakın bir bölgede bulunmaktadır. İlin önemli yerleşim merkezlerinden Develi ilçesi ise dağın güney eteklerinde yer alır.
Erciyes’in yüksek kesimindeki başlıca yol, Tekir yaylasından geçen Kayseri-Develi yoludur. Öte yandan Erciyes, bölge halkı için önemli bir dinlenme yeridir. Özellikle kuzey yamaçları, 1500-1600 m'ye kadar bağ ve bahçelerle doludur.
Tekir yaylası
Kayak pistinin de yer aldığı Tekir Yaylası, kışın olduğu kadar yazın da inanılmaz güzellikteki doğal yapısıyla ilgi çekmekte, piknik alanı olarak da hizmet vermektedir.
Tekir Yaylası ve çevresindeki yaylalar ve yöresel Tekir balı, Erciyes’in vazgeçilmez güzellikleri arasındadır. Erciyes, doğal ortamlarda yaşayan ve Yılkı adı verilen yaban atlarıyla da ünlüdür.
Ulaşımın son derece rahat olduğu Erciyes, güzelliklerini ziyaretçilerle her mevsim paylaşmaktadır.

AĞRI DAĞI


 Ağrı Dağı, Türkiye'nin
Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülke. Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye'dir.
.Doğu Anadolu Bölgesinde 5137 metre yüksekliğinde volkanik tipdeki dağ.

Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinden biri. Bölgeye bu ad, Anadolu topraklarının doğusunda yer alması nedeniyle Birinci Coğrafya Kongresi tarafından 1941 yılında verilmiştir. Doğu Anadolu Bölgesi illeri: Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş, Tunceli, Van, Ardahan ve Iğdır'dır.
Iğdır İli'nin güneyinde,
Iğdır Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alır. Kars iline bağlıyken 27 Mayıs 1992’de il oldu. Kuzey ve doğusunda Ermenistan, güneydoğusunda Nahçivan ve İran, güney ve batısında Ağrı, kuzeybatısında Kars yer alır. Trafik plaka numarası 76’dır.
Doğubayazıt'ın 15km. kadar kuzeydoğusundadır. Iğdır ovasından 4000 m.yi geçen bir kot farkıyla yükselen Ağrı Dağı, Türkiye ve Avrupa kıtasının en yükseği ve dünyanın da ikinci en büyük volkanik dağı unvânına sâhiptir. Düşük nem miktârına sâhip ve açık havalarda Ermenistan, Nahçıvan,
Doğubayazıt, Ağrı
Azerbaycan Hazar Denizinin batısında bir ülke.
.İran toprakları ile
İran İslam Cumhuriyeti Asya’nın batısında yer alan bir devlet. Kuzeyinde Ermenistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Hazar Denizi, doğusunda Afganistan ve Pakistan, batısında Türkiye ve Irak, güneyinde Basra ve Umman körfezleri bulunur.
Van Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Murad-Van bölümünde yer alan il. İl toprakları 42° 30’ doğu boylamlarıyla 37° 43’ ve 39° 26’ kuzey enlemleri arasında kalır. Kuzeyden Ağrı, batıdan Van Gölü ve Bitlis, güneyden Hakkari ve Şırnak, güneybatıdan Siirt illeriyle, doğudan ise İran sınırıyla çevrilidir. “Doğunun incisi” ismiyle anılan Van ilinde Türkiye’nin en büyük gölü bulunmaktadır. Trafik numarası 65’tir.
KarsTürkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan il. Erzurum, Ağrı, Ardahan, Iğdır illeri ve Ermenistan sınırı ile çevrilidir. Trafik numarası 36’dır. Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir.
İsminin kökeni
Kars’ı İskitlerin “Karasak” boyları kurmuş ve kendi isimlerini bu şehre vermişlerdir. Zamanla, “Karsak” ismi halk diline “Kars” olarak yerleşmiştir. Diğer bir rivâyete göre ise Gürcü dilinde “kapı” mânâsına gelen “karis, kari, kalaki” kelimelerinden “Kapı Şehir”den
Bitlis yörelerinden görülebilen bir büyüklüktedir. Ağrı veya Eğri Dağ olarak isimlendirilen bu volkan, yabancı kaynaklarda ise Ararat olarak geçer.
Bitlis 16. yüzyılda çevresindeki Tatvan, Ahlat, Muş, Bulanık ve Hınıs nahiyeleri kendisine bağlı olan bir Osmanlı Vilayeti iken daha sonraları Muş Sancağına bağlı bir kaza olarak 19. yüzyılın ortalarına kadar gelmiştir. 1879'da Siirt, Muş, Genç, Bitlis merkez sancaklarının bağlı olduğu 4 sancak, 19 kaza, 8 nahiye ve 2088 köyden oluşan bir vilayet olan Bitlis 1919 yılında yeni bir düzenlemeyle ikinci sınıf vilayet olmuş, 1929'da Muş vilayetine bağlı bir kaza haline getirilmiştir. 6 yıl ilç
Urartulardan beri farklı isimler ile adlandırılan Ağrı Dağı'na,
Urartu Devleti Doğu Anadolu'da yaşamış ilkçağ ulusudur, en parlak döneminde (M.Ö. IX. yy.) Hazar Denizi'nden Malatya'ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu. Başkenti Tuşpa (Van) idi. Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan'a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep'e kadar uzanıyordu. O yıllarda Ön Asya'nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.
Ermeniler Masis, İran coğrafyacılarının da kullandığı gibi
Ermeniler, çoğunluğu Ermenistan'da olmak üzere başta Rusya ve ABD'de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan halka verilen ad. Yeryüzünde çeşitli ülkelere dağılmış 7 milyon civarında Ermeni bulunduğu sanılmaktadır. Ermenistan'daki Ermeni nüfusu resmi rakamlara göre 3 milyon civarındadır. Türkiye'deki Ermeni nüfusu çeşitli kaynaklara göre 35.000 ila 50.000 olup hemen hemen hepsi İstanbul ilinde yaşamaktadır.
.Farsça olarak Kûh-i Nuh,
Kökü itibarıyla dünyanın en eski dilleri arasında yer alan Farsça, milattan yediyüz yıl öncesine ait açık tarihi ve bin yıllık yazılı eserleriyle İran’ın köklü ve sağlam kültürünü komşu ülkelere kadar tanıtmıştır.
Arap dağcılar ise Cebel-el Hâris, Küçük Ağrı'ya da Cebel-el Havayris derler. Dinî kitaplarda ismi Nuh Tûfanı ile geçer ve Ararat isminin Nuh efsânesinden geldiği belirtilir. İsa'nın doğumundan önce
Araplar, anadili Arapça olan topluluklara denir. Akdeniz'in güneyinde Afrika'da Büyük Sahra ve Sudan'a, doğusunda Irak'a ve Arabistan Yarımadası'na kadar uzanan bir coğrafyada yaşarlar. Arapça konuşulan ülkeler Arap ülkeleri olarak adlandırılır. Bu ülkelerde, Arapça’nın dışında Kuzey Afrika'da Berberice , Irak'ta Kürtçe ve Türkmence, Güney Arabistan'da ise çeşitli yerel diller konuşulur.
Ortadoğu târihinin en geleneksel kaynağı olarak kabul edilerek
Orta Doğu İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bilimsel çalışmalarda ve uluslararası siyasette giderek kullanımı yaygınlaşan "Ortadoğu" (Middle East; Moyen Orient; eş-Şarku'l-Evsat) kavramını ilk defa 1902 yılında Amerikan deniz tarihçisi ve stratejisti Alfred Thayer Mahan, National Review'de yayınlanan Basra Körfezi'nin önemini ele aldığı "The Persian Gulf and International Relations" başlıklı yazısında Arabistan ile Hindistan arasındaki bölgeyi ifade etmek için kullanmıştır.
Hz. Musa tarafından yazıldığı ileri sürülen "
Allah Teâlâ'nin, dört büyük kitaptan biri olan Tevrat'i verdigi ve yeryüzünde dinini teblig edip, hakim kilmasi için gönderdigi Ulu'l-Azm
•peygamberlerden biri. Hz. ibrahim (a.s)'in soyundan olup, israilogullarinin akidelerini islah etmek ve onlari Allah Teâlâ'nin diledigi nizama kavusturmakla görevlendirilmisti. Küfürle mücadelesi Kur'ân-i Kerim'de uzun uzun anlatilmaktadir.

.
Eski Ahid" (
Hristiyan İnancı'nda Yeni Ahit'den önceki kitapları ifade eder.
Tevrat)'in beş kitabından ilki olan "Tekvin"de Ararat şöyle geçmektedir; "Ve gemi yedinci ayda, ayın onyedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu." (bkz. 8.Bap 4.Âyet)
Allah'tan gelen dört büyük kitaptan ilki. İbranice Tura kelimesinin Arapçalaşmış biçimi olan Tevrat kanun, ittifak, birlik, anlaşma, sözleşme, adlaşma gibi anlamları dile getirir. İslâm geleneğinde Hz. Musa'ya nazil olan kitabı belirtir. Yahudi geleneğinde ise, bugün Ahd-i Atik (Eski Ahit) denilen kitaplar toplamının adıdır.
Kur'an-ı Kerim'de ise, "Gemi, Cûdî üzerine oturdu..." (bkz. Hûd Sûresi 44.Âyet) olarak belirtilmektedir. Sümer destanlarından dünyaca meşhur olan Gılgamış Destânı, 5000 sene önceki bir tûfandan söz etmekte ve bu tûfandaki geminin Nisip (Cûdî) Dağı'na oturduğunu yazmaktadır. Târih boyunca dağın çevresindeki yörede çok farklı milletler varlıklarını sürdürmüştür. Ağrı Dağı etekleri ve çevresinde yaşayan
Kuran, KURAN: İslam’ın kutsal kitabıdır. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Arapça olan ve 114 surede toplanmış 6200’ün üstünde ayetten oluşan Kuran, Hz. Muhammed’e peygamberliğin verildiği 610’dan 632’deki ölümüne kadar parça parça indirilmiştir.
Hitit Uygarlığı'nın, İ.Ö. 1340'tan sonra Doğu Anadolu Bölgesindeki etkinliklerini yitirmeleriyle ortaya çıkan krallıklardan biri olan
Hititler'in Anadolu'ya göç tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler'in, MÖ 3000'li yılların sonunda, 2000'li yılların başında küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya girdikleri en kabul gören tezlerdendir. Tezlerden bir diğeri Çanakkale Boğazı'ndan, bir başkası ise, Karadeniz'den geldikleri varsayımıdır. Yeni gelenler yerli Anadolu Hatti Beylikleri'ni egemenlikleri altına almışlar, kısmen politik ve askeri, bir dereceye kadar da ekonomik gücü ell
.Hurriler İ.Ö. 1200 senesine kadar bölgede yaşamışlardır. İ.Ö. 1200-600 yılları arasında ise, ismine ilk kez İ.Ö. 13. yüzyıldan kalan Asur kaynaklarında rastlanan, Urartu'lar yerleşmiştir. Ardından
Anadolu’da devlet kurmuş eski bir kavim. Milattan önce 3000 yıllarında Anadolu’da oturan Hurriler, M.Ö. 2000 yıllarında Kuzey Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Kilikya’da Mitanni ve Kizzuwatna krallıklarını kurdular. Mîlâttan önce 1300 yıllarında Mısır’a giren Hiksoslar, Hurrileri de hâkimiyetleri altına aldılar. Hurriler Musul çevresinde oturan Asya kökenli Subarular’ın torunlarıdır.
Roma'lılar,
İtalya’nın başşehri. Tiren Denizi’nden 24 km içeride yer alır. Tarihi zenginlikleriyle meşhur olmasının yanı sıra, Katolik Kilisesinin idarî ve ruhanî merkezidir. Yüzölçümü 1508 km2 ve belediye olarak nüfûsu da üç milyon civarındadır.
Bizans kelimesi Byzas'tan gelir. İstanbul şehrinin kurucusu Byzas'dan dolayı şehre uzun süre Byazs denmiştir.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Selçuklu'lar ve
1. Selçuklular : Türklerin Orta Asyadan Anadolu'ya göçleri sırasında kurdukları iki ayrı devletin adı.
2. Selçuklu, Konya : Konya'nın merkez ilçelerinden biri.
Osmanlı İmparatorluğu bölgede hüküm sürmüştür.
Dağ, güneydoğu yönünde aynı kaynağın farklı bir damarı olarak 3896 metre yüksekliğe ulaşan ikinci bir volkan yaratmıştır ki bu da Küçük Ağrı olarak isimlendirilir. Yüksekliği Kaçkar ve Erciyes dağlarından sadece 20-25 metre kadar farkı olan Küçük Ağrı, yanında 5000 metreyi aşan Büyük Ağrı Dağı'na daha da görkemli bir hâl verir. Meşhur seyyah
Osmanlı Devleti, 13. yüzyıl sonlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti. Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır.
Marco Polo'nun şahsî yazılarında Ağrı Dağı için "hiç bir zaman çıkılamayacak bir dağ" diye bahsedilmektedir. Bu görkemli görünüşü sebebiyle dağın çevresinde yaşayan yerli halk da, ulaşılamaz olarak görülen o zirveye bugüne kadar kimsenin ulaşabildiğine inanmamaktadır. Bu yanlış inanış hâlen günümüzde de devam etmektedir. Büyük ve küçük Ağrı Dağı aynı taban üzerinde yükselir ve 2512 metre yüksekliğindeki Serdarbulak Geçidi ile ayrılır. Her iki dağın toplam çevre uzunluğu 128km. olup 1,188 km2'lik bir taban üzerinde yükselir. 40 km'ye yaklaşan çaptaki dar bir alandan birden bire 5000m.yi aşan bir yükselti ve çevresinde onu kapatabilecek başka bir yüksekliğin olmaması sebebiyle zirvesine ulaşanlara çok zengin bir manzara ile göz ziyafeti yaşatır. Açık havalarda 400 km. çapında bir araziyi görebilmeniz mümkündür. 4 Ülkenin sınırlarının birleştiği bir alanda odak noktası gibi yükselen Ağrı Dağı'ndan;
Marco Polo (d. 1254, Venedik - ö. 1324), İtalyan gezgin.
Van Gölü ve yöresi de dâhil olmak üzere Doğu Anadolu yaylalarının büyük bir bölümünü,
Van Gölü veya yöresel adıyla Van Denizi, Tatvan ilçesi sınırları içinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşan kraterde biriken suların oluşturduğu varsayılan volkanik bir göldür.
Gürcistan (Gürcüce: საქართველო/Sakartvelo; Gürcüstan olarak da yazılır), Karadeniz’in doğu kıyısında, Güney Kafkasya’da yer alır. Tam adı Gürcistan Cumuhuriyeti’dir. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden biri olan Gürcüstan’ın kuzeyinde Rusya, güneyinde Azerbaycan, Ermenistan ve güneybatısında Türkiye yer alır. Ülkenin batı sınırını Karadeniz belirler.
Kafkas'lara değin uzanan geniş bir kesimini ve İran'ın
.Urumiye Gölü'ü görülebilmektedir.
Ağrı Dağı'nın doruğu toktağan kar tabakası ile kaplıdır. Binlerce senelik bir târihe sahip olan bu buzul, 300m.ye yaklaşan kalınlığı ile 5km. çapında bir genişliğe sâhiptir. Yaklaşık 10 km2'lik bir alanı kaplayan boyutu ile Türkiye'nin en büyük buzuludur. Bu geniş ve kalın buz örtüsü doruk sahasını tamamıyla örttüğü için krater ağzı görülemediği gibi nerede olduğu da bilinememektedir. Dağın kuzey yönünde uzanan buzul dilimine, dağın ilk tırmanışı gerçekleştiren dağcının ismi olan "Parrot Buzulu" adı verilmiştir. Târihte, Nuh Tûfanı'ndan sonra zirveye oturan Nuh'un gemisindeki bütün hayvan çiftleri, yerli inanışa göre dağın kuzey yönünde bulunan Ahora (Ahura, Ahuri) köyünden dünyaya yayılmıştır. Günümüzden 162 sene önce,
20 Haziran Gregorian Takvimine göre yılın 171. günüdür. Sonraki sene için 194 (Artık yıllarda 195) gün var
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.1840 sabahında meydana gelen devâsa büyüklükteki bir heyelan sonucunda, dağın kuzeydoğu yamacı kayarak Aziz Yâkup Vâdisi ile birlikte Ahora köyünü çamur, taş ve kayalarla örtmüştür. Açılan bu devâsa boyuttaki çukur ise Ahora Çukuru olarak isimlendirilmektedir. Bu köyün yakınlarında ise şimdi Yenidoğan köyü bulunmaktadır. Ağrı Dağı, bölge dağlık alanları çayır ve meraları ile birçok memeli hayvana da ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar arasında ayı (Ursus artos), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), vaşak (Lynx lynx), yaban koyunu (Ovis gmelinii), yaban keçisi (Capra aegagrus), çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban domuzu (Sus scrofa), dağ tavşanı (Lepuz capensis), Arap tavşanı (Allactaga williamsi), porsuk (Meles meles) ve kaya sansarı (Martes foina) gibi türler bulunmaktadır. Tamamıyla volkanik bir yapıya sâhip olan dağın yaklaşık 4000 metresine kadar olan kısmı bazalt, daha sonraki yükseklikler andezit lavlarından oluşmuştur. Dağın üst kesimlerinde eriyen buzul suları, çok kısa bir mesâfede geçirimli kayalar ile derinlere sızdığından dolayı, dağın eteklerinde özellikle de yaz mevsimlerinde ciddi anlamda su bulunmamaktadır. Yazın yapılacak tırmanışlarda yüksek miktarda su taşınması tavsiye edilir. Ayrıca, dağın güneybatı yönüne tekâmül eden 3200 metre yükseklikteki yeşil kampta bâzı seneler temmuz ayının ortalarına kadar su bulabilme imkânı olsa da, bu târihten sonra kesinlikle su görülmez. 4200 metre kampında ise, öğlen saatlerine kadar buzulların kısmî kesimlerinin, sâdece güneşli havalardaki ısınmaları sonucunda meydana gelen erimeler ile su bulabilmek mümkün olsa da, güneş battıktan sonra âni soğuma netîcesi ile sular tekrar donar. Ağrı Dağı'nda kış mevsiminde yağan karlardan, 3000 metrenin alt kesimlerinin baharla birlikte gelen ısınma sonucunda erimesiyle 21 farklı türde binlerce çiçek açar. Ancak, birbirinden farklı çeşitli renklerdeki bu çiçekler, sebebi bilinmemekle birlikte karakteristik olarak kokusuzdur.
Eski târihlerde genelde Nuh'un gemisi hakkında bilgiye ulaşabilmek gâyesiyle yapılan Ağrı Dağı tırmanışlarda ise ilkler;
9 Ekim Gregorian Takvimine göre yılın 282. günüdür. Sonraki sene için 83 (Artık yıllarda 84) gün var.

1829 târihinde dağın ilk çıkışını gerçekleştiren, dönüşünde Nuh'un gemisinin bulunabileceği 200 adım çapında bir düzlükten söz eden Prof. Dr. Friedrich Von J.Parrot kayıtlardaki ilk dağcıdır. 5 yıl sonra
1829 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
1834 senesinde Rus Spaski Antomonof, 1845 senesinde dağın günümüze kadar saklanan ilk bilimsel çizimlerini yapan Alman Hermann Abich ve arkadaşı Wagner,
1850 de Rus ekibi lideri olarak dağa tekrar tırmanmak için gelen Hermann Abish ve Rus Kochko, Kanikovf, Eleksandrovf olmuştur. İlk Türk tırmanışı ise 1854 senesinde Osmanlı İmparatorluğu subayı ve bir grup eğitimli asker tarafından gerçekleştirilmiştir. 1856 senesinde İngiliz Seymour, 1876 da 4000 metre yükseklikte lav yığınları arasına sıkışmış, dört ayak uzunluğunda ve beş inç kalınlığında yontulmuş bir tahta parçası gördüğünü iddia eden İngiliz James Bryce'ın ardından Fırat Nehri'nin kaynağını araştırmak üzere 1883'te dağa tırmanan Kudüs Başdiyakosu Dr. Nûri, geminin orta bölümünün buza gömülü olduğunu, çok kalın ağaçlardan yapıldığını ve koyu kırmızı renkteki kalasların 30 cm uzunluğundaki çivilerle çakıldığını bildiriyordu. Bu açıklamalardan esinlenen bir grup Belçika'lı zengin Nuh'un Gemisi'ni aramak üzere bir keşif gezisi düzenlemeye çalıştılar. Gemi parçalar hâlinde taşınarak Amerika'ya 1893 Chicago Müzâyedesi'ne gönderilecekti. Fakat, Osmanlı Hükümeti bu konuya sert ve kesin bir kararla karşı çıktığı için tasarıdan vazgeçildi.
Ardından bütün bu iddiaları araştırmak üzere yine aynı târihte dağa tırmanarak büyük bölümünü araştıran ve hiçbir kalıntıya rastlamadıklarını îtiraf eden Hasan Paşa ve beraberindeki erlerden sonra 1949 senesinde Birleşik Devletlerden Dr. Smith, 1952 senesinde Fransız ekibi Navarra ve Riquer ve 8 Ağustos 1957'de Muzaffer Erol Gez, Kâzım Naz, Dr. Bozkurt Ergör ve Dennys Hills zirveye çıkan ilk ekipler olmuştur. Prof. Dr. Abdül Mecit Doğru ve Muzaffer Erol Gez, yüksek irtifâda insan fizyolojisi üzerine Türkiye'de bilimsel anlamda ilk tıbbî araştırmaları yaptıkları sırada, Ağrı zirvesinde 3 gün kalarak kırılması güç bir rekora imza atmışlardır. İlk solo tırmanış Ertuğrul Melikoğlu, ilk kış tırmanışı ise 21 Şubat 1970 târihinde Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirilmiştir. En fazla katılımcı ile gerçekleştirilen tırmanış ise, iki bölüm hâlinde toplam 197 dağcı ile T. Dağcılık Federasyonu'nun düzenlediği 2002 Uluslararası Ağrı Dağı Tırmanışı olmuştur (İ. Meydan.2002). Büyük Ağrı Dağı zirvesine bugüne kadar kuzey yüzünden ve kış şartlarında hiçbir bölgesinden solo olarak ulaşılamamıştır.
Dağ 16,864 ft.lik boyutuyla yüksek irtifâ dağcılığı için vazgeçilmez bir tırmanışa sâhiptir. Ağrı Dağı 5137 metrelik zirve tırmanışı ile, 5671 metrelik İran'da ki Demavent (Damavant) Dağı'ndan daha zordur. Tırmanış için en uygun zaman, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı dağlarında izne tâbi olan tırmanışlar, sadece Doğubeyazıt Topçatan ve Eli Köyü güzergâhından olmak şartıyla dağın Doğubeyazıt sınırları içinde kalan cephesinden, ve Iğdır Yenidoğan Köyü ile Cehennemdere Vâdisinin sağ tarafından Küp Gölü rotasıyla yapılmaktadır. Fakat dağın bu iki rotası dışında, zirveye giden üç farklı yol daha vardır. Zirveye giden en kolay yol ise, Doğubeyazıt üzerinden Eli köyü rotasıdır. Bu rota diğer yollara nazaran daha kısa ve emniyetlidir. Kuzey yolu ise Ahuri çukuru ile yüksek kot farkından dolayı çok zordur ve Küp gölü üzerinden geçer. 2100 metredeki Eli köyünde yaşayanlar, yazın 3000 metredeki yaylalarda ikamet etmektedir. Eli köyüne kadar araçlarla gelindikten sonra yaklaşık 6 saatlik bir tırmanış ile 3200 metredeki yeşil kampa, yüksek irtifâdan kaynaklanan dağ hastalıkları hâriç tutularak hiçbir tırmanış sorunuyla karşılaşılmaksızın rahat bir şekilde ulaşılır. 4200 kampına ulaşmak için gidilen yol ise 3200 kampına kadar olan yoldan daha diktir. Fakat buna karşın daha kısa sürede ulaşılır. Parkur tırmanış hızına bağlı olarak 4 ilâ 6 saat sürer. 3200m. kampı bir gecede yaklaşık 150 çadırı barındırabilecek imkâna sâhipken, 4200 kampı en fazla 25 çadır büyüklüğündedir. Tırmanış boyunca dağın görülmeyen tarafında kalan K. Ağrı bu kamp alanında kendisini gösterir. 4200 kampının güneyindeki Şeytan çukuru olarak isimlendirilen keskin yamaçtaki kayalıkların görülmeyen tarafında zirve için su tedâriği yapmak mümkündür. Kamp alanından zirveye gitmek için gece hazırlıkların tamamlanması ve sabahın çok erken saatlerinde tırmanışa başlanılması gerekmektedir. Ağrı Dağı'nda karakteristik olarak öğlene doğru bulut toplanması, tırmanışları çoğu zaman engelleyen bir durum yaratır. Zirve çanağı 5137 metrelik Atatürk ve 5122 metrelik İnönü tepelerinden oluşur ve 5000 yaylası kuzey yöndedir. Dağa çıkış ve iniş en az dört gün sürer .
Ağrı Dağı'na ilk çıkış Nuh'un gemisini araştırmak için 9 Ekim 1829'da Frederic Parot tarafından gerçekleştirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait birlikler de 1966'da doruğa kadar çıkmışlar ve orada eğitim yapmışlardır.


14 Mayıs 2011 Cumartesi

ANNAPURNA DAĞI


Annapurna is a Sanskrit word that literally means “full of food” but translates to Goddess of the Harvest. Annapurna anlamıyla "yiyecek dolu" ama çevirir Harvest tanrıçası anlamına gelen Sanskritçe bir kelimedir. Annapurna is a Hindu fertility goddess. Annapurna bir Hindu bereket tanrıçası.

•Annapurna I is the highest point of a 34-mile-long range, which is east of the Kali Gandaki River's deep gorge. Annapurna I Kali Gandaki Nehri derin vadinin doğusunda bir 34 mil-uzun menzilli, en yüksek noktasıdır.

•Annapurna was the first 8,000-meter peak climbed and the first climbed without supplemental oxygen. Annapurna ve ilk 8000 metrelik zirveye tırmandı ve ilk oksijen olmadan tırmandı.

•Maurice Herzon and Louis Lachenal, the first to summit Annapurna in 1950, were part of a French team that included other great climbers including Gaston Rébuffat and Lionel Terray. Maurice Herzon ve Louis Lachenal, 1950 yılında zirvesine ilk Annapurna, Gaston Rébuffat ve Lionel Terray dahil olmak üzere diğer büyük dağcılar dahil bir Fransız takımının bir parçasıydı.

•Herzog and Lachenal both suffered severe frostbite on their feet and Herzog on his hands after losing his gloves. Herzog ve Lachenal hem onun eldiven kaybettikten sonra ellerini Herzog ve kendi ayakları üzerinde şiddetli soğuk ısırmasına maruz kaldı. Gangrene set in afterward, forcing the expedition doctor to amputate fingers and toes in the field without anesthetic. Kangren anestezi olmadan alanına el ve ayak parmaklarında organını için sefer doktor zorlayarak, daha sonra ayarlanır.

•Maurice Herzog wrote the book Annapurna about the 1950 expedition, which has sold over 11 million copies, making it the best-selling climbing book of all time. Maurice Herzog kitap yazdı Annapurna zaman tırmanma kitabın tüm satış-en iyi şekilde bu kopya milyon sahiptir satılan üzerinde 11 sefer 1950.

•In 1970 the South Face of Annapurna was first climbed by Don Whillans and Dougal Haston, part of a British expedition led by Sir Chris Bonington. 1970 yılında Güney ilk Don Whillans ve Dougal Haston Sir Chris Bonington önderliğindeki bir İngiliz keşif ekibiyle tarafından tırmandı oldu Annapurna Yüzü. This was also the second ascent of the mountain along with a British Army expedition on the north face. Bu da kuzey yüzünde bir İngiliz Ordu seferi ile birlikte dağın ikinci yükseliş oldu.

•The 1978 American Women's Annapurna Expedition, composed only of women, made the first American ascent of the mountain. Kadınların sadece oluşan 1978 Amerikan Kadınlar Annapurna Expedition, dağın ilk Amerikan çıkış yaptı.

•Annapurna is the most dangerous 8000-meter peak with an expedition fatality rate of 40%. Annapurna% 40 bir sefer ölüm oranı ile en tehlikeli 8000 metrelik bir zirvedir.

•The Annapurna trek around the range is one of the most popular high-altitude treks in Nepal. aralığı etrafında Annapurna Trek Nepal en popüler yüksek irtifa Treklerimiz biridir.

NANGA PARBAT DAĞI


Nanga, Parbat,  one of the world's tallest mountains, 26,660 feet (8,126 metres) high, situated in the western Himalayas 17 miles (27 km) west-southwest of Astor, in the Pakistani-administered sector of the Kashmir region. Dünyanın en yüksek dağlarından biri, Keşmir bölgesinin Pakistan yönetimindeki sektöründe batı Himalayalar 17 mil (27 km) Astor batı-güneybatı, bulunan 26.660 feet (8126 metre) yüksekliğinde. The mountain's steep south wall rises nearly 15,000 feet (4,600 metres) above the valley immediately below, and the north side drops about 23,000 feet (7,000 metres) to the Indus River . Dağın sarp güney duvarı) ve yukarıda vadinin hemen altında, metre (4.600 15.000 feet neredeyse yükselir kuzey tarafında 23.000 feet (7.000 metre) yaklaşık damla İndus Nehri .
The British Alpine climber İngiliz Alp tırmanıcı Albert F. Mummery led the first attempt to ascend the glacier- and snow-covered mountain in 1895, but he died in the attempt. Albert F. maskaralık 1895 kaplı dağ-kar ilk denemede çıkmak buzul ve led, ama teşebbüs öldü. At least 30 more climbers (mostly German-led) also perished on Nanga Parbat because of the severe weather conditions and frequent avalanches before the Austrian climber En az 30 daha dağcılar (çoğunlukla Alman başkanlığındaki) de bir Parbat çünkü Nanga telef şiddetli hava önce Avusturyalı dağcı çığ koşulları ve sık Hermann Buhl reached the top in 1953. Hermann Buhl 1953 yılında zirveye. The Kashmiri name Nanga Parbat is derived from the Sanskrit words nagna parvata , meaning “naked mountain.” Diamir is a local name for the peak and means “king of the mountains.” Keşmirli adı Nanga Parbat anlamı parvata gelen Sanskritçe kelimeler nagna türetilmiştir "çıplak dağ." Diamir tepe ismi için yerel bir ve anlamı "dağların kralı."

MANASLU DAĞI



Elevation Yükseklik  8,156 m (26,759 ft) 8156 m (26759 ft)
Ranked 8th 8 Ranked 
Prominence Önem  3,092 m (10,144 ft) 3092 m (10144 ft) 
Listing Listeleme  Eight-thousander Sekiz thousander
Ultra Ultra 
Translation Çeviri  Mountain of the Spirit ( Sanskrit ) Ruhu Dağı ( Sanskritçe ) 
Location Konumu 

Manaslu Manaslu Nepal Nepal 
Range Aralığı  Mansiri Himal , Himalayas Mansiri Himal , Himalayalar 
Coordinates Koordinatları  28°33′0″N 84°33′35″E  /  28.55°N 84.55972°E  / 28.55; 84.55972 Coordinates : 28°33′0″N 84°33′35″E  /  28.55°N 84.55972°E  / 28.55; 84.55972 28 ° 33'0 "N 84 ° 33'35" E / 28,55 ° N 84,55972 ° E / 28,55; 84,55972 Koordinatlar : 28 ° 33'0 "N 84 ° 33'35" E / 28,55 ° N 84,55972 ° E / 28,55; 84,55972 
Climbing Tırmanma 
First ascent Ilk çıkış  May 9, 1956 by a Japanese team , 1956 tarafından 9 May Japon takımı 
Easiest route En kolay yolu  snow/ice climb kar / buz tırmanışı 
Manaslu ( Nepali :मनास्लु), also known as Kutang ) is the eighth highest mountain in the world, and is located in the Mansiri Himal , part of the Nepalese Himalayas , in the west-central part of Nepal. Manaslu ( Nepalce : मनास्लु), aynı zamanda) Kutang olarak bilinen en yüksek sekizinci dağ dünyanın ve bulunan Mansiri Himal , bir kısmı Nepal Himalayaların Nepal orta-batı kesiminde,. Its name, which means "Mountain of the Spirit", comes from the Sanskrit word Manasa , meaning "intellect" or "soul". Spirit "Onun adı" anlamına gelir, Dağ, gelen Sanskritçe ruh "ya da kelime Manasa, anlamı" akıl ". Manaslu was first climbed on May 9, 1956 by Toshio Imanishi and Gyalzen Norbu, members of a Japanese expedition. Manaslu bir oldu üyeleri ve Gyalzen Norbu, Imanishi ilk tırmandı Mayıs 9, Toshio tarafından 1956 Japon sefer. It is said that "just as the British consider Everest their mountain, Manaslu has always been a Japanese mountain".  Denilir ki "sadece düşünün olarak İngiliz Everest , dağ, dağ Manaslu sahip Japon hep bir ".
Manaslu at 8,156 metres (26,759 ft) above mean sea level (msl) is the highest peak in the Lamjung District and is located about forty miles east of Annapurna . Manaslu seviyesi 26.759 ft) ortalama deniz (at 8156 metre (msl) yüksek tepe içinde olduğunu Lamjung İlçe ve doğusunda mil bulunan kırk hakkında Annapurna . The mountain's long ridges and valley glaciers offer feasible approaches from all directions, and culminate in a peak that towers steeply above its surrounding landscape, and is a dominant feature when viewed from afar.  Dağ uzun sırtlar ve vadi buzulları, her yönden uygulanabilir yaklaşımlar sunan ve peyzaj çevre üstündeki sonuçlanacak dik kulelerde bir tepe, ve uzaktan izlendi gelen özelliği baskın bir.
The Manaslu region offers a variety of trekking options. Manaslu bölge seçenekleri trekking sunar. The popular Manaslu trekking route of 177 kilometres (110 mi), skirts the Manaslu massif over the pass down to Annapurna . (110 mil), kilometre popüler Manaslu yürüyüş yolunun 177 pass aşağı üzerinden etek masifi Manaslu Annapurna . The Nepalese Government only permitted trekking of this circuit in 1991. Nepal hükümeti, sadece 1991 yılında bu devrenin trekking izin verdi. The trekking trail follows an ancient salt-trading route along the Budhi Gandaki river . Trekking iz eski tuz-ticaret güzergahı boyunca bir takip Budhi Gandaki nehir . Enroute, 10 peaks over 6,500 metres (21,300 ft) are visible, including a few over 7,000 metres (23,000 ft). 6.500 metre (21.300 ft) 10 zirveleri üzerinden EnRoute, 7.000 metre (23.000 ft) üzerinden birkaç dahil görebilir. The highest point reached along the trek route is the Larkya La at an elevation of 5,235 metres (17,175 ft). En yüksek noktası olan ulaştı boyunca rota trek Larkya La ) 17.175 ft (bir yükselme 5.235 metre. As of May 2008, the mountain has been climbed 297 times with 53 fatalities.  Mayıs 2008 itibariyle, dağ olmuştur tırmandı 297 kez ölümle sonuçlanan 53.
Manaslu Conservation Area has been established with the primary objective of achieving conservation and sustainable management of the delimited area, which includes Manaslu. Manaslu Koruma Alanı Manaslu içerir ayrılmış alan yönetim elde korunması ve sürdürülebilir ile temel amacı vardır kurulmuştur.
Contents Içindekiler 
1 General 1 Genel
2 Geography 2 Coğrafya
3 History 3 Tarihi
4 Trekking in the Manaslu region Manaslu bölgede 4 Trekking içinde
5 Area development project 5 Alan geliştirme projesi
6 See also 6 Ayrıca bakınız
7 References 7 Kaynaklar
8 External links 8 Dış bağlantılar

[ edit ] General [ değiştir Genel] Set in the northern Himalayan range in the Gorkha land of Nepal , Manaslu is a serrated "wall of snow and ice hanging in the sky". [ citation needed ] The three sides of the mountain fall in steps to terraces down below, which are sparsely inhabited with agricultural operations practiced on the land. Set kuzeyinde Himalaya aralığı içinde Gorkha ülkesi Nepal , Manaslu "dir, taraklı ve buz asılı kar" duvar gökyüzü. [ kaynak belirtilmeli ] olan ve seyrek, teraslar altında adımlarla düşüş dağın iki üç karada uygulanan tarımsal işlemler ile yaşadığı. Apart from climbing Manaslu, trekking is popular in this mountain region, as part of the Manaslu Circuit , a notable path by trekkers in Nepal. [ 3 ] Apart trekking, Manaslu çıkarken bir parçası bölge, dağ bu popüler Manaslu Devre , yürüyüşçülerin Nepal tarafından yol önemli bir. [3]
The Manaslu Conservation Area, declared as such in December 1998 under the National Parks and Wild Life Conservation Act, subsumes Manaslu within it. Manaslu Koruma Alanı, Milli Parklar ve Yaban Hayatı Koruma Yasası, içinde Manaslu subsumes altında 1998 yılı Aralık ayında gibi ilan etti. The area covered under the conservation zone is 1,663 square kilometres (642 sq mi) and is managed by the National Trust for Nature Conservation (NTNC) of Nepal. koruma bölgesi kapsamındaki alan ve 1.663 kilometre kare (642 sq mi) olduğunu Doğa Koruma Milli Trust (NTNC) Nepal tarafından yönetilmektedir. The status of "conservation area" applied to the Manaslu area or region was with the basic objective "To conserve and sustainable management of the natural resources and rich cultural heritage and to promote ecotourism to improve livelihood of the local people in the MCA region." Manaslu alan veya bölgeye uygulanan "koruma alanı" statüsü temel hedefi olan "korumak ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve zengin kültürel mirası ve MCA bölgedeki yerel halkın geçim geliştirmek için ekoturizm teşvik etmek."
Manaslu Himal , as it is popularly known among trekkers, provides views of the snow-covered mountains of the Himalayas and allows close interaction with the different ethnic groups who live in hill villages scattered along the trek route. Manaslu Himal , yürüyüşçülerin olarak arasında bilinen halk olduğunu, Himalayalar ve karlarla kaplı dağların sağlar görüş ve rota trek boyunca da dağ köylerinde dağınık sağlar canlı etnik gruplar, farklı yakın etkileşim.
The trekking route is through mountains prone to the consequences of monsoon rainfall, land slides and land falls. Trekking güzergahı dağlar muson yağmur, toprak slaytlar ve arazi düşme sonuçları eğilimli geçer. Encounters with passing yaks , and hypothermia and altitude sickness , are common. geçen ile Buluşmaları yaks ve hipotermi ve irtifa hastalığı , sık görülür. Trekking to Manaslu is thus a test of endurance. Manaslu için Trekking dayanıklılık testi olan bir böylece.
 Geography [ Coğrafya] 
 The region, which is also termed the Manaslu Conservation Area, comprises sub-tropical Himalayan foothills to arid Trans-Himalayan high pastures bordering Tibet . Manaslu Koruma Alanı olarak adlandırılan bölge, aynı zamanda, sınır Trans-Himalaya yüksek otlaklar kurak alt-tropikal Himalaya eteklerinde oluşan Tibet . Starting from Arughat and extending into the Larkhe La pass, the area covers six climatic zones: the tropical and sub-tropical zone, elevation varies from 1,000–2,000 metres (3,300–6,600 ft); the temperate zone (within elevation range of 2,000–3,000 metres (6,600–9,800 ft); the sub-alpine zone elevation range of 3,000–4,000 metres (9,800–13,000 ft); the alpine zone, a range of 4,000–5,000 metres (13,000–16,000 ft)) meadows; and the arctic zone (lying above 4,500 metres (14,800 ft)). Arughat başlayarak ve Larkhe La pas içine uzanan bölgede altı iklim bölgeleri kapsamaktadır: ve alt-tropikal tropikal bölge, yükseklik 1000-2000 metre (3,300-6,600 m) arasında değişir; 2000 yükselmesine aralığında ılıman bölge (- 3.000 metre (6,600-9,800 ft); alpin bölgesi, 4,000-5,000 metre (13,000-16,000 ft)) çayırları bir dizi;; 3.000-4.000 metre (9,800-13,000 ft) subalpin bölgesi yükselti aralığında ve (4500 metre (14.800 ft) yukarıda yalan) kutup bölgesi. The zones coalesce with the variation of the altitude from about 600 metres (2,000 ft) in the tropical zone to the 8,156 metres (26,759 ft) summit of Manaslu in the arctic zone.  kutup bölgesinde bir Manaslu zirve ft) 26.759 tropikal bölge için 8156 metre (m) 2.000 bölgeleri birleşme ile değişim (m. 600 hakkında irtifadan.
Manaslu is known in the Tibetan language as "Kutan l", in which "tang" means the Tibetan word for a flat place. Manaslu bilinen Tibet dilinde yer kelimesi için düz bir Tibet "olarak Kutan l" tang "anlamına gelir, hangi. It is a very large peak with an elevation of 8,156 metres (26,759 ft) (the world's eighth highest mountain). Bu 8156 metre (26.759 ft) (dünyanın en yüksek sekizinci dağ) bir yükseklik ile çok büyük bir zirvedir. In view of its favourable topography of long ridges and glacial valleys, Manaslu offers several routes to mountaineers. uzun sırtlar ve buzul vadileri olumlu topografyası dikkate alındığında, Manaslu dağcılar için çeşitli yollar sunar. Important peaks surrounding Manaslu include Ngadi Chuli, Himalchuli and Baudha. Manaslu çevreleyen Önemli doruklarına Ngadi Chuli, Himalchuli ve Baudha içerir. A glacial saddle known as Larkya La, with an elevation of 5,213 metres (17,103 ft), lies across the Nepal–Tibet border. 5213 metre (17.103 ft), bir yükselti ile Larkya La olarak bilinen buzul eyer, Nepal-Tibet sınırdan yatıyor. The peak is bounded on the east by the Ganesh Himal and the Buri Gandaki River gorge, on the west by the deep fissures of the Marysyangdi Khola with its Annapurna range of hills, to the south is the Gorkha town at the foot of the hill (from where trekking operates during the season), which is an aerial distance of 48 kilometres (30 mi) to the peak. Zirve tarafından doğuda sınırlanmış Ganesh Himal ve Buri Gandaki Nehri IS güneyinde, aralık tepeler Annapurna Khola ile Marysyangdi çatlaklar derin tarafından batısında, boğazı Gorkha kasaba (dibinde tepenin trekking) sezonunda faaliyet nerede, hangi 48 kilometre (30 mil) zirve için bir hava mesafe uzaklıktadır. There are six established trek routes to the peak, and on the mountain the south face is reportedly the most difficult for climbing.  Ve kurulan trek rotaları altı vardır tepe, dağ güneye bakmaktadır. En zor için tırmanma bildiriliyor
Climate Iklim
The permanent snow line is reckoned above 5,000 metres (16,000 ft) elevation. Kalıcı kar hattı 5.000 metre (16.000 ft) yükselmesi yukarıda dikkate olduğunu. Precipitation in the area is both from snowfall and rainfall; the average annual rainfall is about 1,900 millimetres (75 in) mostly during the monsoon period, which extends from June to September. Bölgede yağış kar yağışı ve yağmur her iki olup, yıllık ortalama yağış miktarı yaklaşık 1900 milimetredir (75) çoğunlukla Eyl-Haz uzanan muson dönemi boyunca. The temperatures in the area also vary widely with the climatic zone: in the subtropical zone, the average summer and winter temperatures vary in the range of 31–34 °C (88–93 °F) and 8–13 °C (46–55 °F) respectively; in the temperate climatic zone, the summer temperatures are 22–25 °C (72–77 °F) and winter temperatures are -2–6 °C (28–43 °F) when snow and frost are also experienced; in the subalpine zone , during December to May snowfall generally occurs and the mean annual temperature is 6–10 °C (43–50 °F). Bölgede sıcaklıklar da iklim bölgesi ile çok büyük değişiklik: subtropikal bölgede, ortalama yaz ve kış sıcaklıkları 31-34 aralığında değişebilir ° C (88-93 ° F) ve 8-13 ° C (46 - sırasıyla 55 ° F); ılıman iklim kuşağında, yaz sıcaklıkları 22-25 ° C (72-77 ° F) ve kış sıcaklıkları kar ve don olduğunda -2-6 ° C (28-43 ° F) vardır Ayrıca deneyimli; içinde subalpin bölgesi , Aralık ayında kar yağışı Mayıs genellikle meydana yıllık ortalama sıcaklığı) olduğu 60-10 ° C (43-50 ° F. The arctic zone is distinct and falls within the permanent snow line; there, the temperatures lie much below freezing zone.  Kutup bölgesi farklı ve çizgi kar düşüyor içinde daimi;, sıcaklıklar yalan. Bölgesi donma çok aşağıda
Fauna Fauna
Unlike many other regions, this valley is a sanctuary to many highly endangered animals, including Snow Leopards and Pandas . bölgelerde farklı birçok, bu vadide de dahil olmak üzere hayvan, tehlike altındaki bir kutsal pek çok yüksek olduğunu Kar Leoparlar ve Pandalar . Over 110 species of birds, 33 mammals, 11 butterflies and 3 reptiles have been recorded. Conservation of wild life in the area has been achieved by monks of the monasteries in the area by putting a hunting ban in place. sürüngen türlerinin 110 aşkın kuş, 33 memeli, 11 kelebekler ve 3 olmuştur.  alan yaşam vahşi Koruma alanı içinde manastır rahipleri tarafından elde edildiğini yasak avcılık koyarak bir yerinde. This action has helped the wildlife to prosper. Bu eylem zenginleşeceklerini vahşi yardımcı olmuştur. The area is now an important habitat for the snow leopard, grey wolf, musk deer, blue sheep and the Himalayan Thar.  Alan Thar ve Himalaya koyun şimdi önemli bir yaşam için kar leoparı, gri kurt, misk geyiği, mavi.
Vegetation Bitki örtüsü
Three main categories of vegetation have been identified in the area. bitki örtüsü üç ana kategoride bölgesinde tespit edilmiştir. These are categorised on the basis of the altitude as Low hill, Middle mountain and High mountain types with its exclusive types of dominant forests and other associated species. Bu düşük tepe, Orta dağ ve baskın ormanları ve diğer ilişkili türlerin seçkin türleri ile Yüksek dağ türleri olarak yükseklik bazında kategorize edilir. The types of vegetation, however, tend to overlap the adjoining ones at places. bitki türleri Ancak, yerler de bitişik olanları örtüşme eğilimindedirler. Depending on the microclimate and other aspects, an overlap of vegetation is noticed in adjacent areas. mikro ve diğer yönlerine bağlı olarak, bir bitki örtüşme bitişik alanlarda fark edilir. However, the forest types are fairly well defined. Ancak, orman türleri oldukça iyi tanımlanmıştır. The flora in different forest types also does not show much variation. farklı orman türleri bitki örtüsü de çok çeşitlilik göstermez. The valley basin has a rich ecotone diversity and includes nineteen different types of forests, most prominently Rhododendron , and also Himalayan blue pine , which is flanked by Ganesh Himal and the Sringi ranges . Vadi havzası çeşitliliği olan bir zengin Ecotone ve belirgin farklı türde on dokuz içerir ormanları, en Rhododendron , hem de Himalaya mavi çam tarafından çevrili olduğunu Ganesh Himal ve Sringi aralıkları . Medicinal herbs and aromatic plants, have also been recorded in different forests types and adjoining vegetation. Şifalı otlar ve aromatik bitkiler, aynı zamanda farklı orman türleri ve bitişik bitki kaydedilmiştir. Overall, the presence of 19 types of forests and other forms of dominant vegetation have been recorded from the area.  Genel olarak hakim bitki örtüsü diğer formları ve varlığını orman türleri 19 alanda kaydedilen sahip olmuştur.
Ethnicity Etnisite
There are two ethnicities mainly inhabiting this region; Nubri and Tsum . bölge; yaşayan bu ve esas olarak iki etnik vardır Nubri ve Tsum . The branching off of the river at Chhikur divides these two ethnic domains. Chhikur de nehrin kapalı dallanma bu iki etnik etki böler. While Nubri has been frequently visited after Nepal opened itself for the tourism in 1950, Tsum, still retains much of its traditional culture, art, and tradition. Nepal 1950 yılında turizm için kendisi açtı sonra Nubri sıkça ziyaret edilmiştir iken, Tsum, halen geleneksel kültür, sanat, gelenek ve çok büyük oranda koruyor. In the central hills of the region, Gurungs are the main ethnic group who have joined the Gurkha army in large numbers. bölgedeki tepelerin merkezi olarak, Gurungs grup var katıldığınız etnik ana Gurkha ordu sayıda büyük. Closer to Tibet, the Bhutias (also spelt Bhotias), akin to the Sherpa group, of Tibetan ethnicity dominate the scene as can be discerned from their flat roofed houses, and they are distinctly Buddhists. Yakın Tibet, Bhutias (ayrıca yazıldığından Bhotias), benzer Sherpa grubu, etnisite Tibet evler düz çatılı hakim onların arasında farkedilebilir sahne olarak ve onlar da Budist olan belirgin. The region is dotted with austere monasteries , maniwalls , chortens and other Buddhist religious landmarks. Bölge noktalı sade manastırlar , maniwalls , chortens ve diğer Budist dini simge. The traditional faith of non-violence and compassion augments the wildlife diversity of the region.  ve şefkat zenginleştirerek şiddetin geleneksel inanç olmayan bölge çeşitliliği yaban hayatı.
 History [ değiştir Tarihçe]  In 1950, HW Tilman was the first European to lead an expedition to the Annapurna Range with a small party of five compatriots. 1950 yılında, HW Tilman olduğu için sefer bir yol Avrupalı ​​ilk Annapurna Aralığı yurttaşlarının partinin beş küçük bir. They walked on foot from the Kathmandu valley (six days of trekking from the valley), and using Manang as their base camp they started exploring the mountain ranges, peaks and valleys of the Annapurna massif. Onlar yürüyerek yürüdü Katmandu vadisinin altı vadi) den trekking gün, (ve kullanma Manang masifi Annapurna olarak vadiler ve eğitim kampını onlar başladı keşfetmek zirveleri, dağ. During this exploration, while making a reconnaissance of the higher reaches of the Dudh Khola, they clearly saw Manaslu from Bumtang. Bu araştırma sırasında, Dudh Khola daha yüksek ulaştığı bir keşif yaparken, bunlar açıkça Bumtang dan Manaslu gördüm. Three months later, after their aborted trip to Annapurna IV , Tilman, accompanied by Major JOM Roberts (who later became popular as "the father of Himalayan trekking"), [ citation needed ] trekked to Larkya La pass and from there saw Manaslu and its plateau and concluded that there was a direct route to the summit, although they did not make an attempt on it. [ 15 ] Üç ay sonra, onların iptal yolculuktan sonra Annapurna IV eşliğinde Major, Tilman, Jom Roberts (daha sonra "trekking Himalaya oldu baba" halk olarak), [ kaynak belirtilmeli ve La Larkya] trekked geçer ve gördüm Manaslu oradan da için üzerinde bir girişim yapmadı yapmak onlar, ancak zirve rota plato doğrudan bir olduğu sonucuna varıldı ve orada.
After the reconnaissance visit by Tilman, there were four Japanese expeditions between 1950 and 1955 that explored the possibility of climbing Manaslu by the north and east faces. Tilman keşif ziyaretinin ardından, dördü orada Japon yüzlerini doğuya seferler arasında 1950 ve kuzey tarafından Manaslu tırmanışı 1955 araştırdı olasılık. 
In 1952, a Japanese reconnaissance party visited the area after the monsoon season. 1952 yılında bir Japon keşif parti alanı sonra ziyaret muson sezonu. In the following year (1953), a team of 15 climbers led by Y. Mita, after setting up base camp at Samagaon, attempted to climb via the east side but failed to reach the summit. Ertesi yıl (1953) Y. Mita liderliğindeki 15 dağcı bir ekip, doğu tarafında üzerinden tırmanmaya ancak zirvesine ulaşmak için başarısız girişiminde Samagaon de kampta, kurduktan sonra. In this first attempt by a Japanese team to summit via the north-east face, three climbers reached a height of 7,750 metres (25,430 ft), before turning back. [ 17 ] yüz kuzey-doğu ile zirve ile takım Japon bir bu ilk girişimi, üç dağcı sırt önce dönerek, 7750 metre (25.430 ft) yüksekliğinde bir ulaştı.
In 1954, a Japanese team approaching from the Buri Gandaki route to the peak faced a hostile group of villagers at Samagaon camp. 1954 yılında zirveye Buri Gandaki rota yaklaşan bir Japon ekip Samagaon kampında köylülerin düşmanca bir grup karşı karşıya geldi. The villagers thought that the previous expeditions had displeased the gods, causing the avalanches that destroyed the Pung-gyen Monastery and the death of 18 people. Köylüler önceki sefer Pung-gyen Manastırı ve 18 kişinin ölümüne tahrip çığ neden rahatsız tanrılar olduğunu düşündüm. As a result of this hostility, the team made a hasty retreat to Ganesh Himal. [ 18 ] To appease local sentiments, a large donation was made to rebuild the monastery. düşmanlık bu sonucu olarak bir takım Himal çekilmeye Ganesh acele yapılmış. [18] duygular yerel için yatıştırmak, büyük bir bağış manastırı yeniden inşa edildi yaptı. However, this philanthropic act did not ease the atmosphere of distrust and hostility towards Japanese expeditions. Ancak, bu hayırsever hareket güvensizlik ve düşmanlık Japon sefer doğru atmosferi kolay değildi. Even the expedition in 1956 which successfully climbed the mountain faced this situation and as a result the next Japanese expedition only took place in 1971. [ 2 ] tırmandı dağ başarıyla Hatta 1956 sefer ve bu durum karşısında sonuç olarak bir sonraki Japon sefer sadece 1971 yılında gerçekleşti.
T. Imanishi (Japan) and Gyalzen Norbu (Sherpa) made the first ascent of Manaslu on May 9, 1956. T. Imanishi (Japonya) ve Gyalzen Norbu (Sherpa) yapılan ilk tırmanışın 1956, 9 Manaslu Mayıs. The team was led by Yuko Maki. [ 18 ] Takım Maki Yuko olmuştur açtı. [18]
In 1956, David Snellgrove , a noted scholar in Tibetan culture and religion , undertook a seven-month sojourn of mid-west and central Nepal. 1956 yılında, David Snellgrove kaydetti bilgin bir Tibet kültür ve din , Nepal orta-batı ve merkezi yönetim üstlenmiştir yedi aylık bir süre kalmak. The route that he followed, accompanied by three Nepalese people, was via Bumtang and Buri Gandaki river and crossing over to the Larkya La. [ 18 ] üç Nepalli tarafından, birlikte daha sonra o rota, La Larkya edildi üzerinden Bumtang ve Buri Gandaki üzerine nehir ve geçiş
1970s 1970'ler
The next successful climb to the summit of Manslu was in 1971. Manslu zirvesine sonraki başarılı tırmanış 1971 yılında oldu. On May 17, 1971, Kazuharu Kohara and Motoki, part of an 11-man Japanese team, reached the summit via the north-west spur. [ 1 ] Also in 1971, Kim Ho-Sup led a Korean expedition attempt via the north-east face. On May 17, 1971, Kazuharu Kohara ve Motoki Japon adam, parçası olan 11 takım mahmuz-batı kuzey zirve aracılığıyla ulaştı. [1] Ayrıca 1971 yılında, Kim Ho-Sup bir liderliğindeki Kore kuzey üzerinden seferi girişimi- doğu yüzü. Kim Ki-Sup fell to his death on May 4. [ 1 ] In 1972, the south-west face was climbed for the first time by an Austrian expedition led by Wolfgang Nairz. [ 1 ] [ 4 ] In 1972 only, the Koreans attempted the north-east face. Kim Ki-Sup 4 May ölümü üzerine düştü için. [1] 1972 yılında, güney-batı yüzünü bir zaman için ilk tırmandı oldu Avusturyalı Nairz Wolfgang sefer açtı. [1] [4] sadece 1972 yılında, Koreliler kuzey-doğu yüzü çalıştı. On April 10, an avalanche buried their camp at 6,500 metres (21,300 ft), killing 15 climbers including 10 Sherpas and the Korean expedition leader Kim Ho-sup, [ 19 ] and Kazunari Yasuhisa from Japan. [ 1 ] In 1972, an Austrian expedition led by Wolfgang Nairz made the first ascent via the SW face. 10 Nisan'da, bir çığ 10 dağcı da dahil olmak üzere 15 (21300 ft), öldürme metre 6,500 kampta kendi gömülü Sherpa Kore seferi lideri Kim Ho-sup, ve [19] Yasuhisa Japonya Kazunari ve. [1] 1972 yılında, Avusturya Wolfgang Nairz liderliğindeki sefer SW yüzü ile ilk çıkış yaptı. On April 22, 1973, Gerhard Schmatz, Gerhard, Sigi Hupfauer and a Sherpa climber reached the summit via the north-east face. 22 Nisan 1973 tarihinde, Gerhard Schmatz, Gerhard, Sigi Hupfauer ve Sherpa dağcı kuzey-doğu yüzü ile zirveye ulaştı. In the same year, a Spanish expedition led by Jaume Garcia Orts could reach only to 6,100 metres (20,000 ft). [ 1 ] The first Japanese women expedition led by Kyoko Sato was successful on May 4, 1974, when all members reached the summit after a failed attempt from the East ridge. yıl aynı, Jaume Garcia Orts başkanlığındaki bir İspanyol keşif) ft ulaşabilirken, sadece 6100 metre (20.000. [1] sefer tarafından Kyoko Sato kadın Japon ilk zirveye ulaştığı 1974, bütün üye oldu başarılı 4 Mayıs Doğu sırttan başarısız girişiminden sonra. They were thus the first women team (Naoko Nakaseko, Masako Uchida Mieko Mori) with Jambu Sherpa to climb an 8,000 metres (26,000 ft) peak. Onlar böylece 8000 metre (26.000 ft) zirve tırmanmaya Jambu Sherpa ile ilk kadın ekibi (Naoko Nakaseko, Masako Uchida Mieko Mori) idi. However, one climber died on May 5 when she fell between camps 4 and 5. [ 1 ] On April 26, 1975, Gerald Garcia led a 12 member Spanish team for a second time. ne zaman o düştü arasında 5 ve kamplarda 4 5 Ancak Mayıs'ta öldü, bir dağcı. [1] 1975 günü 26 Nisan, Gerald Garcia zaman İspanyol ekibi için ikinci bir üye liderliğindeki 12. Two members of the team Jeronimo Lopez and Sonam Sherpa of a Spanish reached the summit via the north-east face. On April 26, 1975, Gerald Garcia, Jeronimo Lopez and Sonam Sherpa of a Spanish expedition reached the summit via the north-east face. [ 4 ] bir Sherpa ekibi Jeronimo Lopez ve Sonam üyeleri İki İspanyol yüz-doğu kuzey ulaştığı zirve üzerinden. 1975 günü 26 Nisan, Jeronimo Lopez ve Sonam Sherpa bir Garcia Gerald İspanyol sefer zirveyi yüz üzerinden kuzey-doğu.
 1980s 1980'ler
In the pre-monsoon period of 1980, a South Korean team led by Li In Jung reached the summit via the normal route, which was the eighth ascent to the peak. [ 16 ] The year 1981 marked several expeditions: the largest contingent of 13 climbers of a team organized by the Sport-Eiselin of Zurich led by HV Kaenel, made it to the summit along the normal route; in autumn, French mountaineers opened a new route, a variation of the west face route; and a Japanese team, led by Y. Kato, made an ascent via the normal route. [ 16 ] In 1983, two climbers from Yugoslavia , trying to climb the peak from the south face, were buried under an avalanche . 1980 öncesi muson dönemi içinde, ekip liderliğindeki Li Güney Koreli bir Jung ise zirveye tırmanış oldu sekizinci ulaştı, normal yoldan zirvesi. [16] yıl 1981 sefer işaretli birkaç: en büyük 13 şarta HV Kaenel liderliğindeki Zürih Sport-Eiselin tarafından düzenlenen bir ekip olan dağcıların normal güzergah boyunca zirve yaptı, sonbaharda, Fransız dağcı yeni bir rota, batı yüzü rotasını bir varyasyonu açtı ve bir Japon ekip, Kato Y. liderliğindeki tarafından, hattın normal üzerinden yapılan bir yükseliş. [16] 1983 yılında iki dağcı gelen Yugoslavya , yüz güney zirveden çalıştığınız tırmanış, bir altına gömüldü çığ . A Korean team reached the summit in the autumn of the same year. Koreli bir ekip aynı yılın sonbaharında zirvesine ulaştı. A German team led by G. Harter was successful in climbing the peak via the south face, which followed the "1972 Tyrolean Route". [ 16 ] During the winter of 1983-84, a Polish team led by L. Korniszewski successfully followed the Tyrolean Route. G. Harter liderliğindeki ekip bir Alman. "Güzergah Tirol" 1972 yüzü izledi güney başarılı tırmanış tepe üzerinden [16] bir kış boyunca 1983-1984, Polonya takip başarıyla L. Korniszewski ekip tarafından yönetilen Tirol Route. In the spring season of 1984, a Yugoslav team led by A. Kunaver climbed the peak via the south face. A. Kunaver güney yüz üzerinden tepe tırmandı tarafından 1984 yılının bahar mevsiminde, bir Yugoslav takımı oldu. During the same year, in autumn, Polish teams climbed the south ridge and south-east face. [ 16 ] On January 14, 1984, Maciej Berbeka and Ryszard Gajewski of a Polish expedition made the first winter ascent via the normal route. [ 4 ] On November 10, 1986, Jerzy Kukuczka and Artur Hajzer reached the summit via a new route, in Alpine style , with no supplementary oxygen. Yıl boyunca aynı, sonbaharda, Polonya takımları karşı karşıya tırmandı güney sırt ve güney-doğu. [16] 1984 yılında 14 Ocak, Maciej Berbeka ve Ryszard Gajewski bir olan Polonyalı sefer rota tırmanışı ile normal kış yapılan ilk. [4 ] 1986 günü 10 Kasım, Jerzy Kukuczka ve Artur Hajzer rota, yeni zirve aracılığıyla ulaştı Alp stili oksijen ek ile hayır. Carlos Carsolio climbed the east summit of Manaslu, and then Kukuczka and Hajzer climbed the main summit. [ 4 ] In 1986, a joint team from Poland and Mexico led by Kukuczka opened a new route along the east ridge, descending via the north-east face. Carlos Carsolio, zirve Manaslu doğu tırmandı ve sonra Kukuczka ve Hajzer zirvesine tırmandı ana. 1986 yılında, ortak ekibinden bir Polonya ve Meksika üzerinden inen, sırt boyunca doğu yol açtı yeni Kukuczka liderliğindeki kuzey-doğu yüz.
1990s 1990'lar
On May 2, 1993, Sepp Brunner, Gerhard Floßmann, Sepp Hinding and Dr. Michael Leuprecht reached the summit via the normal route and descended on skis from 7,000 metres (23,000 ft) to the basecamp. May 2, 1993 günü, Sepp Brunner, Gerhard Floßmann, Sepp istiyorsun ve Dr Michael Leuprecht normal yoldan zirveye ulaşmış ve 7.000 metre (23.000 ft) Basecamp gelen kayaklar indiler. The Austrian expedition was led by Arthur Haid. Avusturya seferi Haid Arthur olmuştur açtı. On December 8, 1995, Anatoli Boukreev summited Manaslu with the Second Kazakhstan Himalaya Expedition. 1995 tarihinde 8 Aralık, Anatoli Boukreev İkinci ile summited Manaslu Kazakistan Himalaya Expedition. On May 12, 1996, Carlos Carsolio and his younger brother Alfredo, reached the summit of Manaslu. 1996 tarihinde 12 Mayıs, Carlos Carsolio ve kardeşi Alfredo, Manaslu zirvesine ulaştı. For Carsolio it was his fourteenth and final eight-thousander , becoming the fourth person in history and the youngest to achieve the feat. [ 20 ] In 1997, Charlie Mace made the first American ascent, and on May 13, 2002, five Americans and two Sherpas reached the summit. [ 4 ] [ 21 ] Carsolio için bu final onun on dördüncü ve sekiz thousander feat tarih ve bizzat genç ulaşmak dördüncü, oldu. [20] 1997 yılında Charlie Mace ilk yapılan Amerikan , çıkış ve üzerinde May 13, 2002, beş Amerikalı iki Sherpa zirveye ulaştı.
2000s 2000'lerde
During the spring of 2000, there were four expeditions to Manaslu. 2000 yılının bahar döneminde, Manaslu dört sefer vardı. One climb was on the east face by the 'Japan 2000 Expedition' led by Yoshio Maruyama. Bir tırmanış 'Japonya'nın 2000 Tırmanış' Yoshio Maruyama liderliğindeki tarafından doğu yüzünde oldu. The other three were on the north-east ridge: the ETB 2000 Expedition of Spain led by Felix Maria I. Iriate; the 2000 Korean Manaslu Expedition of Korea led by Han Wang Yong; and the Manaslu 2000 Expedition from Italy led by Franco Brunello. On May 22, 2001, a three-member team of Ukraine Himalaya 2001 Expedition comprising Serguiy Kovalov, Vadim Leontiev and Vladislav Terzyul successfully summited Manaslu via the challenging south-east face; all climbed without oxygen support. Diğer üç kuzey-doğu sırtlarında edildi: İspanya ETB 2000 Tırmanış Felix Maria I. Iriate liderliğindeki; Kore 2000 Kore Manaslu Expedition Han Wang Yong önderliğinde; ve İtalya'dan Manaslu 2000 Tırmanış Franco Brunello tarafından yol açtı.  2001'de 22 Mayıs, üç kişilik ekibin bir Ukrayna ve Vladislav Terzyul Leontiev Himalaya 2001 Tırmanış oluşan Serguiy Kovalov, Vadim başarılı yüz doğu-summited Manaslu ile zorlu güney, tüm destek oksijen tırmandı olmadan. During the autumn of 2001, three members and a sherpa of the Japan Workers Alpine Federation climbed the peak via the north-east face on October 9, 2001.  Federasyon sonbahar döneminde 2.001, üç üye İşçi Alp Japonya ve Sherpa 2001 9 Ekim kuzey-doğu yüzünde tırmandı tepe üzerinden.
Piotr Pustelnik and Krzysztof Tarasewicz climbed Manaslu on May 17, 2003. Piotr Pustelnik ve Krzysztof Tarasewicz May 17, 2003 tarihinde Manaslu tırmandı. However, Dariusz Zaluski, Anna Czerwinska and Barbara Drousek, who started the climb after Piotr and Krzysztof, had to turn back due to strong winds and bad weather. Ancak, Piotr ve Krzysztof sonra tırmanmaya başladı Dariusz Zaluski, Anna Czerwinska ve Barbara Drousek, şiddetli rüzgar ve kötü hava koşulları nedeniyle geri dönmek zorunda kaldı. With this ascent Pustelnik has summited 12 of the world's 14 highest peaks (Broad Peak and Annapurna are left).  çıkış ile bu Pustelnik) bırakılır Annapurna en yüksek zirvelerden (Broad Peak ve sahip summited 12 dünya 14.
On May 29, 2006, Australian mountaineer Sue Fear died after falling into a crevasse on her descent after summiting. 2006'da 29 Mayıs, Avustralyalı dağcı Sue Fear summiting sonra iniş onu krevase üzerinde düşen içine sonra öldü. In 2008, Valerie Parkinson was the first British woman to climb Manaslu. 2008 yılında, Valerie Parkinson Manaslu İngiliz kadın tırmanıp ilk oldu.