16 Mayıs 2011 Pazartesi

AĞRI DAĞI


 Ağrı Dağı, Türkiye'nin
Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülke. Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye'dir.
.Doğu Anadolu Bölgesinde 5137 metre yüksekliğinde volkanik tipdeki dağ.

Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinden biri. Bölgeye bu ad, Anadolu topraklarının doğusunda yer alması nedeniyle Birinci Coğrafya Kongresi tarafından 1941 yılında verilmiştir. Doğu Anadolu Bölgesi illeri: Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş, Tunceli, Van, Ardahan ve Iğdır'dır.
Iğdır İli'nin güneyinde,
Iğdır Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alır. Kars iline bağlıyken 27 Mayıs 1992’de il oldu. Kuzey ve doğusunda Ermenistan, güneydoğusunda Nahçivan ve İran, güney ve batısında Ağrı, kuzeybatısında Kars yer alır. Trafik plaka numarası 76’dır.
Doğubayazıt'ın 15km. kadar kuzeydoğusundadır. Iğdır ovasından 4000 m.yi geçen bir kot farkıyla yükselen Ağrı Dağı, Türkiye ve Avrupa kıtasının en yükseği ve dünyanın da ikinci en büyük volkanik dağı unvânına sâhiptir. Düşük nem miktârına sâhip ve açık havalarda Ermenistan, Nahçıvan,
Doğubayazıt, Ağrı
Azerbaycan Hazar Denizinin batısında bir ülke.
.İran toprakları ile
İran İslam Cumhuriyeti Asya’nın batısında yer alan bir devlet. Kuzeyinde Ermenistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Hazar Denizi, doğusunda Afganistan ve Pakistan, batısında Türkiye ve Irak, güneyinde Basra ve Umman körfezleri bulunur.
Van Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Murad-Van bölümünde yer alan il. İl toprakları 42° 30’ doğu boylamlarıyla 37° 43’ ve 39° 26’ kuzey enlemleri arasında kalır. Kuzeyden Ağrı, batıdan Van Gölü ve Bitlis, güneyden Hakkari ve Şırnak, güneybatıdan Siirt illeriyle, doğudan ise İran sınırıyla çevrilidir. “Doğunun incisi” ismiyle anılan Van ilinde Türkiye’nin en büyük gölü bulunmaktadır. Trafik numarası 65’tir.
KarsTürkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan il. Erzurum, Ağrı, Ardahan, Iğdır illeri ve Ermenistan sınırı ile çevrilidir. Trafik numarası 36’dır. Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir.
İsminin kökeni
Kars’ı İskitlerin “Karasak” boyları kurmuş ve kendi isimlerini bu şehre vermişlerdir. Zamanla, “Karsak” ismi halk diline “Kars” olarak yerleşmiştir. Diğer bir rivâyete göre ise Gürcü dilinde “kapı” mânâsına gelen “karis, kari, kalaki” kelimelerinden “Kapı Şehir”den
Bitlis yörelerinden görülebilen bir büyüklüktedir. Ağrı veya Eğri Dağ olarak isimlendirilen bu volkan, yabancı kaynaklarda ise Ararat olarak geçer.
Bitlis 16. yüzyılda çevresindeki Tatvan, Ahlat, Muş, Bulanık ve Hınıs nahiyeleri kendisine bağlı olan bir Osmanlı Vilayeti iken daha sonraları Muş Sancağına bağlı bir kaza olarak 19. yüzyılın ortalarına kadar gelmiştir. 1879'da Siirt, Muş, Genç, Bitlis merkez sancaklarının bağlı olduğu 4 sancak, 19 kaza, 8 nahiye ve 2088 köyden oluşan bir vilayet olan Bitlis 1919 yılında yeni bir düzenlemeyle ikinci sınıf vilayet olmuş, 1929'da Muş vilayetine bağlı bir kaza haline getirilmiştir. 6 yıl ilç
Urartulardan beri farklı isimler ile adlandırılan Ağrı Dağı'na,
Urartu Devleti Doğu Anadolu'da yaşamış ilkçağ ulusudur, en parlak döneminde (M.Ö. IX. yy.) Hazar Denizi'nden Malatya'ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu. Başkenti Tuşpa (Van) idi. Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan'a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep'e kadar uzanıyordu. O yıllarda Ön Asya'nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.
Ermeniler Masis, İran coğrafyacılarının da kullandığı gibi
Ermeniler, çoğunluğu Ermenistan'da olmak üzere başta Rusya ve ABD'de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan halka verilen ad. Yeryüzünde çeşitli ülkelere dağılmış 7 milyon civarında Ermeni bulunduğu sanılmaktadır. Ermenistan'daki Ermeni nüfusu resmi rakamlara göre 3 milyon civarındadır. Türkiye'deki Ermeni nüfusu çeşitli kaynaklara göre 35.000 ila 50.000 olup hemen hemen hepsi İstanbul ilinde yaşamaktadır.
.Farsça olarak Kûh-i Nuh,
Kökü itibarıyla dünyanın en eski dilleri arasında yer alan Farsça, milattan yediyüz yıl öncesine ait açık tarihi ve bin yıllık yazılı eserleriyle İran’ın köklü ve sağlam kültürünü komşu ülkelere kadar tanıtmıştır.
Arap dağcılar ise Cebel-el Hâris, Küçük Ağrı'ya da Cebel-el Havayris derler. Dinî kitaplarda ismi Nuh Tûfanı ile geçer ve Ararat isminin Nuh efsânesinden geldiği belirtilir. İsa'nın doğumundan önce
Araplar, anadili Arapça olan topluluklara denir. Akdeniz'in güneyinde Afrika'da Büyük Sahra ve Sudan'a, doğusunda Irak'a ve Arabistan Yarımadası'na kadar uzanan bir coğrafyada yaşarlar. Arapça konuşulan ülkeler Arap ülkeleri olarak adlandırılır. Bu ülkelerde, Arapça’nın dışında Kuzey Afrika'da Berberice , Irak'ta Kürtçe ve Türkmence, Güney Arabistan'da ise çeşitli yerel diller konuşulur.
Ortadoğu târihinin en geleneksel kaynağı olarak kabul edilerek
Orta Doğu İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bilimsel çalışmalarda ve uluslararası siyasette giderek kullanımı yaygınlaşan "Ortadoğu" (Middle East; Moyen Orient; eş-Şarku'l-Evsat) kavramını ilk defa 1902 yılında Amerikan deniz tarihçisi ve stratejisti Alfred Thayer Mahan, National Review'de yayınlanan Basra Körfezi'nin önemini ele aldığı "The Persian Gulf and International Relations" başlıklı yazısında Arabistan ile Hindistan arasındaki bölgeyi ifade etmek için kullanmıştır.
Hz. Musa tarafından yazıldığı ileri sürülen "
Allah Teâlâ'nin, dört büyük kitaptan biri olan Tevrat'i verdigi ve yeryüzünde dinini teblig edip, hakim kilmasi için gönderdigi Ulu'l-Azm
•peygamberlerden biri. Hz. ibrahim (a.s)'in soyundan olup, israilogullarinin akidelerini islah etmek ve onlari Allah Teâlâ'nin diledigi nizama kavusturmakla görevlendirilmisti. Küfürle mücadelesi Kur'ân-i Kerim'de uzun uzun anlatilmaktadir.

.
Eski Ahid" (
Hristiyan İnancı'nda Yeni Ahit'den önceki kitapları ifade eder.
Tevrat)'in beş kitabından ilki olan "Tekvin"de Ararat şöyle geçmektedir; "Ve gemi yedinci ayda, ayın onyedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu." (bkz. 8.Bap 4.Âyet)
Allah'tan gelen dört büyük kitaptan ilki. İbranice Tura kelimesinin Arapçalaşmış biçimi olan Tevrat kanun, ittifak, birlik, anlaşma, sözleşme, adlaşma gibi anlamları dile getirir. İslâm geleneğinde Hz. Musa'ya nazil olan kitabı belirtir. Yahudi geleneğinde ise, bugün Ahd-i Atik (Eski Ahit) denilen kitaplar toplamının adıdır.
Kur'an-ı Kerim'de ise, "Gemi, Cûdî üzerine oturdu..." (bkz. Hûd Sûresi 44.Âyet) olarak belirtilmektedir. Sümer destanlarından dünyaca meşhur olan Gılgamış Destânı, 5000 sene önceki bir tûfandan söz etmekte ve bu tûfandaki geminin Nisip (Cûdî) Dağı'na oturduğunu yazmaktadır. Târih boyunca dağın çevresindeki yörede çok farklı milletler varlıklarını sürdürmüştür. Ağrı Dağı etekleri ve çevresinde yaşayan
Kuran, KURAN: İslam’ın kutsal kitabıdır. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Arapça olan ve 114 surede toplanmış 6200’ün üstünde ayetten oluşan Kuran, Hz. Muhammed’e peygamberliğin verildiği 610’dan 632’deki ölümüne kadar parça parça indirilmiştir.
Hitit Uygarlığı'nın, İ.Ö. 1340'tan sonra Doğu Anadolu Bölgesindeki etkinliklerini yitirmeleriyle ortaya çıkan krallıklardan biri olan
Hititler'in Anadolu'ya göç tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler'in, MÖ 3000'li yılların sonunda, 2000'li yılların başında küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya girdikleri en kabul gören tezlerdendir. Tezlerden bir diğeri Çanakkale Boğazı'ndan, bir başkası ise, Karadeniz'den geldikleri varsayımıdır. Yeni gelenler yerli Anadolu Hatti Beylikleri'ni egemenlikleri altına almışlar, kısmen politik ve askeri, bir dereceye kadar da ekonomik gücü ell
.Hurriler İ.Ö. 1200 senesine kadar bölgede yaşamışlardır. İ.Ö. 1200-600 yılları arasında ise, ismine ilk kez İ.Ö. 13. yüzyıldan kalan Asur kaynaklarında rastlanan, Urartu'lar yerleşmiştir. Ardından
Anadolu’da devlet kurmuş eski bir kavim. Milattan önce 3000 yıllarında Anadolu’da oturan Hurriler, M.Ö. 2000 yıllarında Kuzey Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Kilikya’da Mitanni ve Kizzuwatna krallıklarını kurdular. Mîlâttan önce 1300 yıllarında Mısır’a giren Hiksoslar, Hurrileri de hâkimiyetleri altına aldılar. Hurriler Musul çevresinde oturan Asya kökenli Subarular’ın torunlarıdır.
Roma'lılar,
İtalya’nın başşehri. Tiren Denizi’nden 24 km içeride yer alır. Tarihi zenginlikleriyle meşhur olmasının yanı sıra, Katolik Kilisesinin idarî ve ruhanî merkezidir. Yüzölçümü 1508 km2 ve belediye olarak nüfûsu da üç milyon civarındadır.
Bizans kelimesi Byzas'tan gelir. İstanbul şehrinin kurucusu Byzas'dan dolayı şehre uzun süre Byazs denmiştir.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Selçuklu'lar ve
1. Selçuklular : Türklerin Orta Asyadan Anadolu'ya göçleri sırasında kurdukları iki ayrı devletin adı.
2. Selçuklu, Konya : Konya'nın merkez ilçelerinden biri.
Osmanlı İmparatorluğu bölgede hüküm sürmüştür.
Dağ, güneydoğu yönünde aynı kaynağın farklı bir damarı olarak 3896 metre yüksekliğe ulaşan ikinci bir volkan yaratmıştır ki bu da Küçük Ağrı olarak isimlendirilir. Yüksekliği Kaçkar ve Erciyes dağlarından sadece 20-25 metre kadar farkı olan Küçük Ağrı, yanında 5000 metreyi aşan Büyük Ağrı Dağı'na daha da görkemli bir hâl verir. Meşhur seyyah
Osmanlı Devleti, 13. yüzyıl sonlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti. Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır.
Marco Polo'nun şahsî yazılarında Ağrı Dağı için "hiç bir zaman çıkılamayacak bir dağ" diye bahsedilmektedir. Bu görkemli görünüşü sebebiyle dağın çevresinde yaşayan yerli halk da, ulaşılamaz olarak görülen o zirveye bugüne kadar kimsenin ulaşabildiğine inanmamaktadır. Bu yanlış inanış hâlen günümüzde de devam etmektedir. Büyük ve küçük Ağrı Dağı aynı taban üzerinde yükselir ve 2512 metre yüksekliğindeki Serdarbulak Geçidi ile ayrılır. Her iki dağın toplam çevre uzunluğu 128km. olup 1,188 km2'lik bir taban üzerinde yükselir. 40 km'ye yaklaşan çaptaki dar bir alandan birden bire 5000m.yi aşan bir yükselti ve çevresinde onu kapatabilecek başka bir yüksekliğin olmaması sebebiyle zirvesine ulaşanlara çok zengin bir manzara ile göz ziyafeti yaşatır. Açık havalarda 400 km. çapında bir araziyi görebilmeniz mümkündür. 4 Ülkenin sınırlarının birleştiği bir alanda odak noktası gibi yükselen Ağrı Dağı'ndan;
Marco Polo (d. 1254, Venedik - ö. 1324), İtalyan gezgin.
Van Gölü ve yöresi de dâhil olmak üzere Doğu Anadolu yaylalarının büyük bir bölümünü,
Van Gölü veya yöresel adıyla Van Denizi, Tatvan ilçesi sınırları içinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşan kraterde biriken suların oluşturduğu varsayılan volkanik bir göldür.
Gürcistan (Gürcüce: საქართველო/Sakartvelo; Gürcüstan olarak da yazılır), Karadeniz’in doğu kıyısında, Güney Kafkasya’da yer alır. Tam adı Gürcistan Cumuhuriyeti’dir. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden biri olan Gürcüstan’ın kuzeyinde Rusya, güneyinde Azerbaycan, Ermenistan ve güneybatısında Türkiye yer alır. Ülkenin batı sınırını Karadeniz belirler.
Kafkas'lara değin uzanan geniş bir kesimini ve İran'ın
.Urumiye Gölü'ü görülebilmektedir.
Ağrı Dağı'nın doruğu toktağan kar tabakası ile kaplıdır. Binlerce senelik bir târihe sahip olan bu buzul, 300m.ye yaklaşan kalınlığı ile 5km. çapında bir genişliğe sâhiptir. Yaklaşık 10 km2'lik bir alanı kaplayan boyutu ile Türkiye'nin en büyük buzuludur. Bu geniş ve kalın buz örtüsü doruk sahasını tamamıyla örttüğü için krater ağzı görülemediği gibi nerede olduğu da bilinememektedir. Dağın kuzey yönünde uzanan buzul dilimine, dağın ilk tırmanışı gerçekleştiren dağcının ismi olan "Parrot Buzulu" adı verilmiştir. Târihte, Nuh Tûfanı'ndan sonra zirveye oturan Nuh'un gemisindeki bütün hayvan çiftleri, yerli inanışa göre dağın kuzey yönünde bulunan Ahora (Ahura, Ahuri) köyünden dünyaya yayılmıştır. Günümüzden 162 sene önce,
20 Haziran Gregorian Takvimine göre yılın 171. günüdür. Sonraki sene için 194 (Artık yıllarda 195) gün var
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.1840 sabahında meydana gelen devâsa büyüklükteki bir heyelan sonucunda, dağın kuzeydoğu yamacı kayarak Aziz Yâkup Vâdisi ile birlikte Ahora köyünü çamur, taş ve kayalarla örtmüştür. Açılan bu devâsa boyuttaki çukur ise Ahora Çukuru olarak isimlendirilmektedir. Bu köyün yakınlarında ise şimdi Yenidoğan köyü bulunmaktadır. Ağrı Dağı, bölge dağlık alanları çayır ve meraları ile birçok memeli hayvana da ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar arasında ayı (Ursus artos), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), vaşak (Lynx lynx), yaban koyunu (Ovis gmelinii), yaban keçisi (Capra aegagrus), çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban domuzu (Sus scrofa), dağ tavşanı (Lepuz capensis), Arap tavşanı (Allactaga williamsi), porsuk (Meles meles) ve kaya sansarı (Martes foina) gibi türler bulunmaktadır. Tamamıyla volkanik bir yapıya sâhip olan dağın yaklaşık 4000 metresine kadar olan kısmı bazalt, daha sonraki yükseklikler andezit lavlarından oluşmuştur. Dağın üst kesimlerinde eriyen buzul suları, çok kısa bir mesâfede geçirimli kayalar ile derinlere sızdığından dolayı, dağın eteklerinde özellikle de yaz mevsimlerinde ciddi anlamda su bulunmamaktadır. Yazın yapılacak tırmanışlarda yüksek miktarda su taşınması tavsiye edilir. Ayrıca, dağın güneybatı yönüne tekâmül eden 3200 metre yükseklikteki yeşil kampta bâzı seneler temmuz ayının ortalarına kadar su bulabilme imkânı olsa da, bu târihten sonra kesinlikle su görülmez. 4200 metre kampında ise, öğlen saatlerine kadar buzulların kısmî kesimlerinin, sâdece güneşli havalardaki ısınmaları sonucunda meydana gelen erimeler ile su bulabilmek mümkün olsa da, güneş battıktan sonra âni soğuma netîcesi ile sular tekrar donar. Ağrı Dağı'nda kış mevsiminde yağan karlardan, 3000 metrenin alt kesimlerinin baharla birlikte gelen ısınma sonucunda erimesiyle 21 farklı türde binlerce çiçek açar. Ancak, birbirinden farklı çeşitli renklerdeki bu çiçekler, sebebi bilinmemekle birlikte karakteristik olarak kokusuzdur.
Eski târihlerde genelde Nuh'un gemisi hakkında bilgiye ulaşabilmek gâyesiyle yapılan Ağrı Dağı tırmanışlarda ise ilkler;
9 Ekim Gregorian Takvimine göre yılın 282. günüdür. Sonraki sene için 83 (Artık yıllarda 84) gün var.

1829 târihinde dağın ilk çıkışını gerçekleştiren, dönüşünde Nuh'un gemisinin bulunabileceği 200 adım çapında bir düzlükten söz eden Prof. Dr. Friedrich Von J.Parrot kayıtlardaki ilk dağcıdır. 5 yıl sonra
1829 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
1834 senesinde Rus Spaski Antomonof, 1845 senesinde dağın günümüze kadar saklanan ilk bilimsel çizimlerini yapan Alman Hermann Abich ve arkadaşı Wagner,
1850 de Rus ekibi lideri olarak dağa tekrar tırmanmak için gelen Hermann Abish ve Rus Kochko, Kanikovf, Eleksandrovf olmuştur. İlk Türk tırmanışı ise 1854 senesinde Osmanlı İmparatorluğu subayı ve bir grup eğitimli asker tarafından gerçekleştirilmiştir. 1856 senesinde İngiliz Seymour, 1876 da 4000 metre yükseklikte lav yığınları arasına sıkışmış, dört ayak uzunluğunda ve beş inç kalınlığında yontulmuş bir tahta parçası gördüğünü iddia eden İngiliz James Bryce'ın ardından Fırat Nehri'nin kaynağını araştırmak üzere 1883'te dağa tırmanan Kudüs Başdiyakosu Dr. Nûri, geminin orta bölümünün buza gömülü olduğunu, çok kalın ağaçlardan yapıldığını ve koyu kırmızı renkteki kalasların 30 cm uzunluğundaki çivilerle çakıldığını bildiriyordu. Bu açıklamalardan esinlenen bir grup Belçika'lı zengin Nuh'un Gemisi'ni aramak üzere bir keşif gezisi düzenlemeye çalıştılar. Gemi parçalar hâlinde taşınarak Amerika'ya 1893 Chicago Müzâyedesi'ne gönderilecekti. Fakat, Osmanlı Hükümeti bu konuya sert ve kesin bir kararla karşı çıktığı için tasarıdan vazgeçildi.
Ardından bütün bu iddiaları araştırmak üzere yine aynı târihte dağa tırmanarak büyük bölümünü araştıran ve hiçbir kalıntıya rastlamadıklarını îtiraf eden Hasan Paşa ve beraberindeki erlerden sonra 1949 senesinde Birleşik Devletlerden Dr. Smith, 1952 senesinde Fransız ekibi Navarra ve Riquer ve 8 Ağustos 1957'de Muzaffer Erol Gez, Kâzım Naz, Dr. Bozkurt Ergör ve Dennys Hills zirveye çıkan ilk ekipler olmuştur. Prof. Dr. Abdül Mecit Doğru ve Muzaffer Erol Gez, yüksek irtifâda insan fizyolojisi üzerine Türkiye'de bilimsel anlamda ilk tıbbî araştırmaları yaptıkları sırada, Ağrı zirvesinde 3 gün kalarak kırılması güç bir rekora imza atmışlardır. İlk solo tırmanış Ertuğrul Melikoğlu, ilk kış tırmanışı ise 21 Şubat 1970 târihinde Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirilmiştir. En fazla katılımcı ile gerçekleştirilen tırmanış ise, iki bölüm hâlinde toplam 197 dağcı ile T. Dağcılık Federasyonu'nun düzenlediği 2002 Uluslararası Ağrı Dağı Tırmanışı olmuştur (İ. Meydan.2002). Büyük Ağrı Dağı zirvesine bugüne kadar kuzey yüzünden ve kış şartlarında hiçbir bölgesinden solo olarak ulaşılamamıştır.
Dağ 16,864 ft.lik boyutuyla yüksek irtifâ dağcılığı için vazgeçilmez bir tırmanışa sâhiptir. Ağrı Dağı 5137 metrelik zirve tırmanışı ile, 5671 metrelik İran'da ki Demavent (Damavant) Dağı'ndan daha zordur. Tırmanış için en uygun zaman, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı dağlarında izne tâbi olan tırmanışlar, sadece Doğubeyazıt Topçatan ve Eli Köyü güzergâhından olmak şartıyla dağın Doğubeyazıt sınırları içinde kalan cephesinden, ve Iğdır Yenidoğan Köyü ile Cehennemdere Vâdisinin sağ tarafından Küp Gölü rotasıyla yapılmaktadır. Fakat dağın bu iki rotası dışında, zirveye giden üç farklı yol daha vardır. Zirveye giden en kolay yol ise, Doğubeyazıt üzerinden Eli köyü rotasıdır. Bu rota diğer yollara nazaran daha kısa ve emniyetlidir. Kuzey yolu ise Ahuri çukuru ile yüksek kot farkından dolayı çok zordur ve Küp gölü üzerinden geçer. 2100 metredeki Eli köyünde yaşayanlar, yazın 3000 metredeki yaylalarda ikamet etmektedir. Eli köyüne kadar araçlarla gelindikten sonra yaklaşık 6 saatlik bir tırmanış ile 3200 metredeki yeşil kampa, yüksek irtifâdan kaynaklanan dağ hastalıkları hâriç tutularak hiçbir tırmanış sorunuyla karşılaşılmaksızın rahat bir şekilde ulaşılır. 4200 kampına ulaşmak için gidilen yol ise 3200 kampına kadar olan yoldan daha diktir. Fakat buna karşın daha kısa sürede ulaşılır. Parkur tırmanış hızına bağlı olarak 4 ilâ 6 saat sürer. 3200m. kampı bir gecede yaklaşık 150 çadırı barındırabilecek imkâna sâhipken, 4200 kampı en fazla 25 çadır büyüklüğündedir. Tırmanış boyunca dağın görülmeyen tarafında kalan K. Ağrı bu kamp alanında kendisini gösterir. 4200 kampının güneyindeki Şeytan çukuru olarak isimlendirilen keskin yamaçtaki kayalıkların görülmeyen tarafında zirve için su tedâriği yapmak mümkündür. Kamp alanından zirveye gitmek için gece hazırlıkların tamamlanması ve sabahın çok erken saatlerinde tırmanışa başlanılması gerekmektedir. Ağrı Dağı'nda karakteristik olarak öğlene doğru bulut toplanması, tırmanışları çoğu zaman engelleyen bir durum yaratır. Zirve çanağı 5137 metrelik Atatürk ve 5122 metrelik İnönü tepelerinden oluşur ve 5000 yaylası kuzey yöndedir. Dağa çıkış ve iniş en az dört gün sürer .
Ağrı Dağı'na ilk çıkış Nuh'un gemisini araştırmak için 9 Ekim 1829'da Frederic Parot tarafından gerçekleştirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait birlikler de 1966'da doruğa kadar çıkmışlar ve orada eğitim yapmışlardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder